Bugün, 6 Mayıs 2025 Salı

Mehmet Ali AYDIN


MAL SAHİBİ MÜLK SAHİBİ HANİ BUNUN İLK SAHİBİ

MAL SAHİBİ MÜLK SAHİBİ HANİ BUNUN İLK SAHİBİ


 

Karun’un ismini duymayanımız yoktur galiba. Birinin zenginliğini anlatmak için de “Karun gibi zengin” deyimin de kullanırız. Günümüzde de Karun gibi zenginler var ve bu servetlerinin çoğunlukla başkalarının hakkını gasp ederek elde ederler. Helalinden kazansalar bile bunu zekâtını ve sadakasını vermedikleri takdirde mesuldürler ve insanlara borçludurlar.

Karun; evvelce Salih bir fakir kimse idi, Hz. Musa –aleyhisselamın kendisine öğrettiği simya ilmi sayesinde son derece zengin bir kimse olmuştu. Ancak gölünü dünyevi ihtiras ve meyillerden koruyamadığı için bütün güzel ve nezih hasletlerini kaybetti. Nail olduğu aşırı zenginlik nedeniyle guru ve kibre kapıldı-Kur’an-i ifade ile- azgınlardan oldu. 

Allah Teala buyurur:

“Karun, Musa’nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarını güçlü-kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah, şımaranları sevmez.” (Kasas suresi-76)

Ne yazık ki, Karun hem bu sözlere hem de Musa –aleyhisslem-ın nasihatlerine kulaklarını tıkamıştı. Öyle ki, Musa (a.s), ona malının zekâtını vermesini söylediğinde, zenginliğini bir bakıma ona borçlu olmasına rağmen:

“-Malıma göz mü diktin? Bu parayı ben kazandım!..” dedi.

Olay Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılır:

(”Karun’a hitaben şöyle buyruldu:) Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma! Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (İnsanlara) iyilikte bulun! Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama! Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.”

“Karun ise: ‘-O (servet)bana anca kendimizdeki bilgi sayesinde verildi.” Dedi. Bilmiyor muydu ki, Allah kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helak etmişti! Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).”

“Derken Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: “Keşke Karun’a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı...” dediler.”

“Kendisine ilim verilmiş olanlar ise: “Yazıklar olsun size! İman edip amel-i salih işleyenler için Allah’ın mükafatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.” dediler.”

“Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah’a karşı kendisine yardım edecek avenesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.”

“Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: “Demek ki Allah, rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az! Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki, inkarcılar iflah olmazmış!...” demeye başladılar.” Kasas- 77-82)

İşte dünyaya meyledip ahireti unutan mal ve mülk sevdalılarının sonlarının ne olacağını gösteren ibretli bir sahne! Tabi ki ibret alacak akıl ve düşünceye sahip olanlar için. Hani Yunus diyor ya: ”Malda yalan, mülk de yalan. Var biraz da sen oylan.” Oyalanmak isteyene dünyada oyuncak çok. Akıllı insan için ise oyuncakla oyalanacak vakit yok.

Aslında zengin olalım, olmayalım, paradan başka ne kadar çok zengin olduğumuzun farkında değiliz. Ve en kötüsü farkında olmadığımız bu zenginlikler elimizden kayınca farkına varmak ve şükrünü eda edememek.

Hepimizin kendine göre Allah tarafından verilmiş hususi zenginliklerimiz var ve biz onların kıymetini bilmek ve verdiği için Allah’a şükretmekle yükümlüyüz.

Başta mal ve mülk zenginlerimiz olmak üzere hepimiz bize düşen şükür görevini ifa edebiliyor muyuz? Ayrıca sahip olduğumuzu sandıklarımızın ne kadar sahibiyiz. Dünyada neyin sahibiyiz ki! Gözünüzü yumduğunuzu düşünün bakalım dünyalık edindiğimiz şeylerden hangisi bizimle gidecek.

Devletin ve milletin bize emanet olarak tevdi eylediği görevlerimiz nedeniyle sorumlu olacağımızı hiç aklımıza getiriyor muyuz? Mesaiyi hakkıyla eda etmesek ders saatinin hakkını vermesek, emanet edilen paranın kıymetini bilmesek, emrimiz altında çalışanların hak ve hukukunu gözetmesek acaba sonumuzun ne olacağını düşündük mü? 

Soruları uzatmanın bir manası yok biz ne anlatırsak anlatalım anlattığımız karşımızdakilerin anladığı kadardır. Siz anladınız lafın tamamı deliye söylenir.

Lütfen herkes kendi cevabını hazırlasın, çünkü bu sorunun er ya da geç muhatabı olacağız.