Yaşlı adam buz gibi havada sattığı mendillerden uzattı genç çifte.
-"Almaz mısınız evladım?
Siftahım bile yok.
Hadi alın -"
-"İhtiyacımız yok beyamca? -" deyince genç adam, tekrar etmişti yaşlı adam tatlı ses tonuyla.
-"Mendile hep ihtiyaç vardır be evladım.
Al bitane hadi al-" dediğinde ise genç adamın yanındaki nişanlısı hapşurmuştu o anda.
Ceplerini arar gibi yaptı ama bulamamıştı aradığını Aslında ihtiyacı vardı mendile.
Genç adam ise ne kadar arasada bozuk para bulamadı ceplerinde. On lira bulabilmişti.
-"Neyse kalsın bey amca -" deyip göndermişti yaşlı adamı.
Sevdiği neden böyle yaptığını sorduğunda ise,
-"Bunlar böyledir sen bilmezsin.
Siftahım yok derler para üstü vermemek için.
Bir mendile fazla fazla alırlar parayı.
Gözüne baktım mı anlarım ben bunların Ciğerlerini bilirim. Fırsatçının teki işte-" deyince elindeki çantasının içine bırakılmış bir mendil paketinin olduğunu görmüştü.
Adamın iyi niyetli olduğunu anlamış pişman olmuştu ama adam çoktan gözden kaybolmuştu.
Arasada nerden bulacaktı ki?
Ertesi gün tekrar buluştular nişanlısıyla. Balık ekmek yedikleri dükkandaki haber kanalında dönüp duran habere takıldı biranda ikisininde gözü.
-Uzun zamandır boğazından tek lokma geçmemiş olan, sokaklarda yaşayıp, ekmek parasını mendil satarak kazanan yaşlı adam dün gece bir bankta açlıktan öldü... - diyen spiker'in sesiyle yediklerini ellerinden bıraktılar.
Genç adamın nişanlısı cebinde hala duran kağıt mendili çıkardı. İkisinininde gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü o anda...
Yaşlı adam bir gün önce mendile ihtiyacı olduğunu anlamıştı genç çiftin.
Ama onlar ihtiyaç sahibi olduğunu, aç olduğunu anlayamamıştı yaşlı adamın...
Kimsenin gözüne bakıpta karakterini anlayacağınızı düşünmeyelim.
Yanılabiliriz...
Kimsenin kalbi dışarıdan bakıLdığında görünmez...
Ve kalp, gözden anlaşılmaz...