Bugün, 18 Nisan 2024 Perşembe

Mehmet Ali AYDIN


MİSAFİR GELMEYİNCE!..

MİSAFİR GELMEYİNCE!..



Hz. İbrahim Halilullah misafiri çok severdi. Hatta bir defasında misafirsiz yemek yemeyeceğim diye nezretmişti. Evinde her zaman misafir bulundurur, misafir gelmezse kendisi arar bulur, yine misafirle yerdi. Hikmeti ilahi bir defa öyle oldu ki, tam bir ay misafir gelmedi.
Hz. İbrahim (a.s) de misafirsiz yemek yemeyeceğine dair nezrettikleri için, bir ay yemek yemedi. Bir ay sonra da misafir gelmeyince, kendisi aramaya çıktı. “Acaba benim gibi misafire itibar eden bir kimse daha var mıdır? diye düşünerek gidiyordu. Bir misafir bulmak için hayli yol gittikten sonra bir de baktı ki, oralarda bir adam daha gezmekte.
Ona:
-Ne arıyorsun buralarda? Diye sordu.
O zat
-Misafirsiz yemek yemeyeceğim diye nezrettim, üç aydan beri misafir gelmedi, misafir aramaya çıktım. Şimdi seni Allah gönderdi. Buyurun eve gidip yemek yiyelim, diyerek Halilürrahman’ı evine davet etti.
Hazreti İbrahim (a.s) hayrete düşmüştü. Kendisi bir aydır açtı; ama o zat, üç aydan buyana bir şey yememişti. Eve gittiler, Allah ne verdi ise yediler, sohbet ettiler, ibadet ettiler, ayrılma zamanı geldiğinde o zat-ı şerif bir odanın kapısını açarak:
-Bu içerdeki kıymetli şeylerden ne beğenirsen al, dediğinde, Hazreti İbrahim:
-Bana dua eyle, dedi.
Fakat o, çok zamandan beri dua etmediğini ve Allah’a dua etmeye de artık dilinin varmadığını söyleyerek, kendisini mazur görmesini diledi.
Hz. İbrahim (a.s):
-Niçin duayı terk ettiniz? Diye sordu.
O:
-Senelerdir Allah’tan bir isteğim var. Allah o isteğimi yerine getirmedi. Ben de “Demek ki, benim duam kabule şayan değil ki, Cenab-ı Allah kabul etmiyor” diye bir daha dua edemiyorum, dedi.
Hz. İbrahim (a.s) isteğinin ne olduğunu sorduğunda o mübarek zat:
-Allah’ın Resulü Halilürrahman, dünyada benim zamanımda yaşıyormuş. Fakat bu zamana kadar onu görmek nasip olmadı. Allah’tan, onu bana göstermesini istedim, o da kabul edilmedi, dediğin de Hazreti İbrahim:
-Ey Allah’ın aşık, sadık kulu! Müjdeler olsun sana, Allah senin duanı kabul etti. İşte ben, Halilullah İbrahim Peygamberim. Cenab-ı Allah, bu güzel ahlakından dolayı, beni senin evine misafir etti. Ben de bir aydan beri “Misafirsiz yemek yemeyeceğim” diye aç gezdim ve misafir ramak kastıyla yola çıkmıştım. Demek senin duan kabul olunduğu için Allah beni ta buralara kadar getirip seninle görüştürdü, dedi.
Samimi ve ihlaslı bir kalp ile dua edilince Cenab-ı Hak o duaya, icabet edip kabul buyuruyormuş. Biz de dualar ediyoruz ama kabul olunmadığı hissine kapılıyoruz. Belli mi olur belki kabul olunma zamanı henüz gelmemiş olabilir.
Veya bizim dua edecek samimi ve ihlaslı bir kalbimiz ve o duayı hak edecek bir amelimiz olmayabilir. Dua etmeden önce dua edecek ve duada istediğimizi hak edecek ne yaptığımıza bakmalıyız.
Ayrıca duada ısrarcı da olmak gerekir. Hani derler ya;” ağlamayan çocuğa meme verilmez” diye. Samimiyetle ve ihlasla yalvarmalıyız ki, dualarımız kabul olsun. Yine dua ederken kendimize olduğu kadar başkaları içinde duacı olmalıyız. Belki kendimiz için yaptığımız dua kabul olmayabilir ama başkası için ettiğimiz dualar kabul olur.
Biliyoruz ki, misafirin duası da kabul olunan dualardandır. O nedenle, belki şu sıralar mümkün değil ama, müsait olduğunda hem misafirliğe gidelim, hem de misafir kabul edelim.
Biz başkaları için dua ederken, onlar da bizim için dua eder ve belki de kabul olur. Ramazan aynın son günleri yaşadığımız şu günlerde birbirimiz için dua edelim ve dualarda buluşalım.