Bugün, 20 Mayıs 2025 Salı

D. Mehmet ŞEKEROĞLU


MURAT BELGE, EKREM İMAMOĞLU'NU NEDEN PARLATIR?

MURAT BELGE, EKREM İMAMOĞLU'NU NEDEN PARLATIR?


 

Bu makalemin konusu, "solcu" (!) kesimin en önemli fikir önderlerinden biri sayılan Prof. Dr. Murat Belge'nin 31 Mart 2025 tarihinde, t24'te çıkan "İmamoğlu ile Açılan Kapı" başlıklı yazısında yaptığı Ekrem İmamoğlu güzellemesinin muhtemel neden(ler)i olacak.

Yazımın başında SOLCU kelimesini tırnak içine aldım; çünkü, Murat Belge'nin de, bu kavramı asıl özünden koparmada oynadığı belirleyici role dikkat çekmem gerekiyor. Kendisi, "işçi sınıfı"nı/ yoksul halk kitlelerini esas alarak, yâni ekonomik kategorilerle düşünerek fikir üretmekten vazgeçeli neredeyse yarım asır olmuştur. 

Murat Belge'yle ilgili olarak aklıma gelenleri üç madde hâlinde toparlamaya çalışayım:

1. Kendisi, Batıcı bir ideologtur: Böyle bir özdeşleşme içinde olanın "solcu" kategorisine sokulması hem saçma, hem de komiktir. Türkiye gibi, mantar burjuvazisi göbekten BATIya bağlı bir ülkenin "aydın"ı aynı anda hem BATICI, hem de SOLCU olamaz. Solcu'nun, Batı'nın karakteristik özelliklerini çok iyi bilmesi gerekir. Bunların başında, bu gücün emperyalist sömürgen yapısı gelir. Oysa Murat Belge'de böyle bir bilgi ve hassasiyet mevcut değildir. Dolayısiyla kendisi "aydın" değil, "entel"dir.

2. Murat Belge, bir zamanlar Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara gelmesini "kehren" de olsa ("Yetmez, ama evet!") destekleyenlerdendir. Entelimizin bu tercihi de, Erdoğan'ın Batılılara vaad ettiği "Çok kültürlü/ çok KİMLİKli toplum!" yaratma ideolojisiyle; yâni "âdem-i meŕkeziyetçilik" projesiyle büyük yakınlık gösterir. Batıcı bir entel olarak Murat Belge'nin tüm fikirsel faaliyetlerinin özeti, üniter devleti "böl ve yönet"le tasfiye etmek isteyen sözkonusu o projede/ ideolojide gizlidir: "Adem-i merkeziyetçilik!" 

3. Murat Belge'nin bir zamanlar a) AK Parti'yi desteklemesi; b) 19-25 Aralık Kumpası'ndan sonra dahi, "Zaman" gibi FETÖ yanlısı ve operasyoncusu bir gazete olan "Taraf"ta yazmayı ısrarla sürdürmesi, işte onun bu Cumhuriyet/ ünitelik ve laiklik karşıtı tavırdan ASLA vazgeçmediğinin açık bir göstergesidir.

*

Gelelim, başlığa koyduğum soruya: "Murat Belge, Ekrem İmamoğlu'nu neden parlatır?" Benim bu soruya, bu yazımın mantık silsilesi kapsamında verebileceğim naçizane cevap bellidir: Murat Belge'nin, Ekrem İmamoğlu'na böylesine tezahürat yapmasının nedeni, İmamoğlu'nun da kendisi gibi âdem-i merkeziyetçi bir 'proje elemanı' kimliği taşımasıdır.

İmamoğlu'nun, birçok konuşmasında, "çok kültürlü toplum"dan, (mealen) "İstanbul Dükalığı"ndan, "Ankara'ya bağımlı olmama isteği"nden... falan söz etmesi; bu arada, "Türk Milleti" kavramını ağzına almaktan ısrarla kaçınması, yukarıdaki BENZERLİK arayışımı haklı çıkarmıyor mu? 

AK Parti'nin yetkililerine, iktidarlarının başlangıcından bu güne kadar, ("Danışman"larca hazırlanan) konuşmalarında; "Türkiye'de yaşayan Türkler, Kürtler, Araplar, Lazlar, Çerkezler, Alevîler, Sünnîler..." diye bazen onlarca etnik ve dinsel KİMLİK (!) saydırılmasının sebebi ne olabilir? Bu soruya doğru cevap verildiğinde, yukarıda sözünü ettiğim BENZERLİKLER konusu biraz daha iyi anlaşılacaktır.

KÖR NOKTA KÖŞESİ 

1. 

Taha Akyol'u bilirsiniz. Bir zamanlar, FETÖcülükten gözaltına alınan ve yine Adnan Oktar bağlantısı olan oğlu Mustafa Akyol'la kendisi, çeşitli medya kuruluşlarında AK Parti savunuculuğu ve FETÖ sempatizanlığı bağlamında coşkun seller gibi çağlıyorlardı. Şimdi, Taha Akyol da tıpkı Murat Belge gibi CHP'ye yaklaşıverdi. Taha Akyol'un, Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı/ Batı patentli âdem‐i merkeziyetçi zihniyetini hiç değiştirmediğini anlamak için, sadece şu satırlarını okumak yeterlidir: 

"Bugün 21. yüzyıldayız. Atatürk’e Milli Kahraman ve devlet kurucumuz olarak saygı duymak başkadır… 1930’ların fikirlerini, kavramlarını bu çağda esin kaynağı almak ise anakronik bir tavırdır. 

Özel’in de 'geçmişteki yanlışlarımız' gibi bazı açıklamaları olmuştu. Bunu geliştirmek, CHP’nin dilini, kavramlarını kapsayıcı yapmak, yönetim kadrosunu böyle bir kapsayıcılıkta oluşturmak gerekir; kazanmak istediği kitlelerle duygudaşlık geliştirmek için...."

(30.04.2025 tarihinde KARAR'da çıkan, "Özgür Özel Ne Yapıyor?" başlıklı yazısından).

Taha Akyol, "Atatürk, dolayısıyla TC'nin üniter ve laik yapısı miyadını doldurmuştur. Y-CHP de bu gerçeği anlamalı ve gerekenı yapmalıdır!" demek istiyor.

Burada bir parantez açıp, Samuel P. Huntington'dan bahsetmemiz gerekiyor; çünkü, Akyol'giller Küreselci FIRAVUNLUĞUN sözcüsü Huntington'un çömezleridirler. Huntington:

- Pentagon'un Musevi asıllı resmi sosyoloğuydu; 

- "Medeniyeler Savaşı" kitabının yazarı, hatta tahminen FETÖ'nün mucidiydi; 

- AK Parti iktidarının fikir babalarındandı;

- Türkiye'ye: "Atatürk mirasını kaldır at! İslamcı köklerine dön, Osmanlı'yı yeniden kur!" diyen biriydi;

- Sözkonusu kitabında Atatürk'le ilgili olarak yaptığı ağır hakaretlerin kısa özeti şudur: "Türkiye, Atatürk ANAKRONİZMinden kurtulmalıdır!".

"BENZERLİKLER"e yeni halkalar da ekleniyor, böylece: Samuel P. Huntington, Taha Akyol, Özgür Özer...

2.

Hitler'i (hatta gerektiğinde Hitler'e rağmen!) derin kumpaslarla Hitlerleştiren ABD'ydi/ Üst DerinÇete'ydi. ÇETE, diktatörler getirir ve onları, devşirmelerini kullanarak destekler, ZULÜMlerini artırır. Aynı anda, yine devşirmelerini kullanarak halkı onlara karşı kışkırtır."Tavşana kaç, tazıya tut!!" taktiğiyle, becerebilirse iç savaş çıkarır. El altından desteklediği Diktatör'e karşı verilen "demokrasi mücadelesi"nde (!) "yardımcı olma" (!) bahanesiyle o ülkeye çöker...

Diktatör Hitler'e dönersek: Sonuçta olan - planlandığı gibi - isgal edilen ve bağımsızlığını yitiren Almanya'ya oldu... Ama: Türkiye, Almanya değildir! "Her kuşun eti yenmez!"