Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Abdullah ALTAŞ


MÜZE MERAKLILARI

MÜZE MERAKLILARI


 

          Yaşadığımız şu günlerde, gündemin üst sıralarında tartışılan bir konu var. Ayasofya cami mi olsun? Müze olarak mı kalsın? Bu tartışma televizyon, gazete ve çeşitli platformlarda konunun önemine binaen tartışılmaktadır.                        

           Hristiyan alemi Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesine karşı çıkmaktadır. Ülkemizde de cami olsun diyenler, müze olarak kalsın görüşüne sahip olanlar vardır.

          Hristiyan alemi bu konuyu Ayasofya ile ilgili olarak münhasır tutarken, içimizdeki şahsın biri daha da ileri giderek, Sultan Ahmet Camii'nin de müze olmasını isteyerek batıdan ve hristiyan aleminden daha hızlı çıkmıştır.

           Sultan Ahmet Camii'nin de müze olmasını isteyen şahıs ülkemizin bir milletvekilidir. Sakın Yunanistan veya batıdan biri olarak düşünmeyin. Milletvekili konumunda olan bir şahıs. Ülkemizin bir milletvekili.

           Bu milletvekili kendi ülkesinin menfaatlerini, kendi değerlerini, kendi insanının arzu ve

isteklerini düşüneceğine, mesaisini bu yönde harcayacağına enerjisini batının isteklerine göre

harcamaktır. Batı hristiyan alemi, Yunanistan v. s.

onlar da aynı şeyi düşünür. Batı ister ki (Allah göstermesin) Türkiye'deki camiler hep müze olsun.

            Batı ve Hristiyan alemi kendi propagandasını bedava yapan böyle bir şahsı arasa bulamazdı. Üstelik içimizdeki bu milletvekili aylığını ülkemizden alıyor. Batı ve hristiyan alemini memnun edecek gayret içine giriyor. Pes vallahi.

           İçimizdeki bu milletvekilinin bu görüşleri hristiyan aleminin görüşleriyle örtüşmemelidir.

Bu milletvekilinin bu sözü söylerken hırsına mağlup olduğu anlaşılmaktadır. İçindeki camii ve

cami kültürünü hatırlatan değerlere karşı belli ki

bir alerjisi söz konusu. Kendisine hakim olamayıp

zehrini kusmuştur.

            Bu milletvekili temsil ettiği insanların hassasiyetini hiç düşünmemektedir. Bu milletvekili bağlı bulunduğu, temsil ettiği siyasi oluşumu da hiç düşünmemektedir. Bu

siyasi oluşumun halk nazarındaki durumunu da

düşünmemektedir. Alacağı tepkileri hiç düşünmemektedir.  Çünkü içindeki şeytani nefsi herşeyden öndedir.

            Öyle anlaşılıyor ki bu milletvekili siyasetten de anlamamaktadır. Ayasofya'nın uluslararası ilişkilerde stratejik konumunu ve tesir edeceği sonuçları bilmemektedir. Belli ki bu konulara hiç kafa yormadan olayı sadece bir müze olarak görmektedir.

            Düşünmeden konuşmanın cezası  konuştuktan sonra düşünmeye mahkum olmaktır.

Bu milletvekilinin kuyuya attığı bu taşı, bağlı bulunduğu oluşum çıkarmaya çalışacaktır. Bu şahsın arkadaşları çıkarmaya çalışacaklardır. Fakat nafile, boşuna uğraşacaklardır. Artık mızrak çuvala sığmamaktadır.