Beş yıldır görev yapıyordu C.... Köyü’nde Ahmet Hoca. İlk tayin yeriydi burası aynı zamanda. Görevinin ehli olduğu için ve artı olarak da, gayet oturaklı, ağır, insani ilişkilerinde dengeli olduğu için, köylüler tarafından çok sevilip sayılıyordu.
Hemen bir çok köy imamı gibi, yakacağını, yiyeceğini, yoğurdunu, sütünü, köylüler seve seve temin ediyorlardı.
Caminin bitişiğinde köylüler tarafından yaptırılan tek katlı üç oda, bir mutfaktan ibaret beton binada oturmaktaydı. Ezanı vaktinde okur ve haftalık izin bile kullanmazdı. İki erkek evladı vardı. Hanımı Sevim de köyün kadınları tarafından çok seviliyordu. Bir kaç zamandır Ahmet Hoca’nın kulağına köyün muhtarı ile ilgili hoş olmayan dedikodular geliyordu. Denilenlere göre, Muhtar, kapı komşusu bir kadınla ahlaki olmayan bir ilişki halindeymiş. Bütün köylü, bu olayı çoktandır konuşurmuş ama, Ahmet Hoca, yeni duymuş.
Muhtar Tahsin, gerçekten de halkın konuştuğu gibi bu çirkin şeyi yapıyor muydu; yapmıyor muydu? Bunun bir isbatı yoktu. Ama, ne var ki bir olayın duyulması ve yayılması, gerçek olmasından daha beterdir. Bir muhtar için, böyle söylentilerin bile hoş olmadığı bir gerçektir.
Bir öğle üzeri, kendi bahçesine gitmek üzere caminin yanından geçen yolda yürüyen Muhtar, evinin önünde oturmakta olan Ahmet hoca’ya selam verdi. Selamı alan İmam, yerinden kalkıp Muhtar’ın yanına vardı:
- Nasılsın Muhtarım? Dedi.
Muhtar:
- İyiyim, sen nasılsın hocam?
- Elhamdülillah, şükür bu günümüze.
Muhtar, iyi günler dileyerek yoluna yürüdüğü sırada, İmam:
- Bir dakika Muhtarım, diyerek durdurdu.
- Söyle hocam.
- Duyduğuma göre, komşunuzun karısı ile...
Muhtar, gürledi:
- Yok böyle bir şey.
- Var demedim ki Muhtar. Böyle dedikoduları çıkmasına sebep olacak hareketlerden kaçınmalısın.
Muhtar ve imam köyün manevi önderidir. Bizim davranışlarımız, herkesçe takip edilmektedir. Örnek olmalıyız. Görenlerin yalanı; vakitli vakitsiz komşunun karısı senin eve girer çıkarmış. Gece yarılan bile görenler varmış. Yapma be Muhtarım, iyiye alamet sayılmaz gayri bunlar.
Muhtar, bir tek kelime ile bile cevap vermek nezaketini göstermeden, burnundan soluya soluya çekti gitti. Halinden hiç de iyi şeyler düşünmediğini sezmişti İmam. Bu adamın tekin biri olmadığına dair, epey gözlemleri de vardı. Şerrinden kaçınmak iyiydi ama, belki sözünün bir faydası olacağı ümidiyle, bir basit uyarı yapmıştı.
Muhtar, o gün bahçesinde akşama kadar bu konuyu düşündü. İmam’ın kendisini suçlayıcı konuş-maları, feci şekilde moralini bozmuştu. “O’na neymiş, bilmem nerelerden gelen birisini neden ırgalarmış kendi yapıp ettikleri?”
Muhtar, kinci bir karaktere sahipti. Kafayı taktı mı, yapamayacağı kötülük yoktu. Zaten, köylü, muhtarın bu şerrinden korktuğu için üst üste üç dönemdir bu adamı muhtar seçiyordu.
Üç gün sonra, yaşı yetmiş beş dolaylannda olan Haşan Çavuş, İmam’ı namaz sonrası tekleyerek:
- Hocam, dedi, Muhtar senin namusun hakkında çok kötü bir haber yaymış köye. Demiş ki: İmamın karısı, kontak Sabri’nin oğlu Berat ile iyiymiş.
Aman hocam, pek dikkatli olmalısın. Bir dost uyarısı kabul et benim lafımı. Aramızda kalsın. Muhtar, böyle bir şey söylediğimi duyarsa, alimallah kıtır kıtır keser beni, vallahi de billahi de keser.
İmamın bütün benzi sarardı, sonra giderek morardı. Morali, çok bozulmuştu.
>>>devam edecek...