Bugün, 11 Mayıs 2024 Cumartesi

Abdullah ALTAŞ


NANKÖRLÜK

NANKÖRLÜK


Adamın biri bir gün arkadaşının yanına gider, ona der ki,

-Falanca sana sövdü, küfretti. Bunu duyan adam şaşırır, kendisine bu haberi getiren arkadaşına,

-Onun bana küfretmemesi gerekir, der.

   Haber getiren arkadaş şaşırır, sorar.

-Neden küfretmemesi gerekir? Arkadaşı cevap verir.

-Ben ona iyilik etmedimki. Eğer iyilik etseydim söverdi, diye cevap verir.

   Türklerle, ermenilerin ciddi anlamda münasebetleri Selçuklu devleti zamanında başlamaktadır. Osmanlı Devleti zamanında ermeniler en güzel çağını yaşamışlardır. Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi, Ermeni patrikliğini Kütah ya dan Osmanlı başkenti Bursa' ya aldırmış, ermenileri dini yaşantılarında desteklemiş, diğer Hristiyan mezheplerinin saldırılarından korumuştur.

      Fatih Sultan Mehmet zamanına gelindiğinde Fatih sultan Mehmet, ermeni patrikliğini fethettiği İstanbul'a taşımıştır. Ermenilere dini yaşantısını

beslemiş, ermeni vatandaşların kendi    aralarında  meydana gelebilecek hukuki problemlerin çözümünü ermeni patrikliğine bırakmıştır.

      Zaman ilerledikçe, 1600-1700 yıllara gelindiğinde ermeniler, Osmanlı Devleti üst yönetimde kendilerine, sadrazamlık, paşalık, kaptanı deryalık gibi görevler verilmiştir. Bazı camilerin mimarlıklalarına getirilmiş, bu görevleri icra etmişlerdir.

     Ermeniler kuyumculuk, terzilik, ustalık gibi zenaatlarla uğraşmış bu konuda kendileri osman yönetimi tarafından desteklenmiş, zamanın padişahları bunları hep yakınlarında tutmuştur.

    1800 lü yıllarda ülkenin ekonomik hayatında ticaret hayatında rol oynamışlar zenginleşmişlerdir.

    2.Abdülhamit devrinde, bakanlık, paşalık,valilik mebusluk diğer burada sayamayacağımız kadar önemli görevlerde bulunmuşlardır. Hatta bu durum 1915 yıllarına kadar devam etmiştir.

    Bu kadar hoşgörüye, iltifata rağmen  rahatlık kendilerine batmış olacak ki, 2.Abdülhamit ve devamında, yedikleri, beslendikleri tekneye pislemeye başlamışlardır. Parçalanmaya başlamış yıkılmaya yüz tutmuş Osmanlı'dan acaba biz de bir pay kopartabilirmiyiz düşüncesine kapılarak terör hareketlerine başlamışlardır. Çoluk çocuk dinlemeden, konu komşu demeden katliam yapmışlar kendilerini besleyen ülkeyi kurtaracaklarına, işgal kuvvetlerine kucak açarak, onlarla bir olarak Milli Mücadele ye karşı durmuşlardır. (besle kargayı oysun gözünü.)

    Avrupalı bir tarihçi şöyle diyor. "Osmanlıyı aşırı hoşgörüsü yıkmıştır"

    Avrupalı başka bir tarihçi de şunu diyor. "Osmanlı'nın Belçika ve Hollanda kadar sömürgesi olsaydı yıkılmazdı"

    Osmanlı Devleti, kendisine ihanet eden, terör çetelerini ve destekçilerini Osmanlı ülkesinden insaflı bir şekilde tehcir etmiştir.

  Öyle anlaşılıyorki, Ermenilerin kuyruk acısı sona  sona ermemiş, niye biz bu pastadan pay alamadık diye hayıflanmaları devam etmektedir.

      Bu hayıflanmayı aynı zamanda onlara destek veren, Avrupa Birleşik haçlı ittifakında da görmekteyiz. Bugün sahada bu durum görülmektedir.

(ülkemizde yaşayan ermeni vatandaşlarımız bu konunun dışındadır.)

    Ermenistan, eskiden olduğu gibi batıdaki abilerinin, kışkırtmasıyla hiç düşünmeden, Azerbaycan 'a saldırmakta, çok şükür Azerbaycan da karşılığını vermektedir.

Avrupa Birleşik Haçlı ittifakı, Türkiye ile olan problemini ya Yunanistan veya Ermenistan' ı maşa yaparak çözmeye çalışmaktadır.

Bu maşalar, kendilerinin ya maşa olduklarının farkında değil, ya da boş bir umutla yaşamaktadırlar.