Küçücük bir kız çocuğunun katledilerek, öldürülmesinin ardından geçen sürede hiçbir şey değişmedi.
Ne katil belli, ne bu ölüme göz yuman caniler…
Şu klavyenin tuşlarına basarken, içimden neler yazmak geliyor da yazamıyorum işte…
Ne desem boş!...
İnsanın aklı almıyor. Küçücük bir kız çocuğundan kim ne istemiş olabilir ki?
Daha hayatının baharında yaşamı elinden alınmış, hayalleri olan, minik bir kız çocuğunun kime, ne zararı olmuş olabilir ki?
Henüz anasının (Narin’in annesine anne bile demek istemiyorum ama…) babasının sevgisine muhtaç birinden neden bu kadar korktunuz da öldürdünüz ki?
Kim olursa olsun, hiçbir çocuk böyle bir ölümü hak etmiyor, edemez. Ben bunu asla kabul etmiyorum.
Hadi olduğunu var sayalım. Ölümüne neden olabilecek kadar mı gözünüz döndü, be vicdansızlar!!
Annesine sesleniyorum. “Sen anasın, sen atasın, sen O’nu doğuransın. O senin bir parçan, canın, kanın! Nasıl göz yumarsın o çocuğun ölümüne”…
Ardı ardına söylenen söylemler, varsayımlar, farklı bakış açıları, farklı düşüncelerden çıkan laf salataları… Hepsi bir yana, bir çocuğun ölümüne hangisi “evet” dedirtebilir ki?
Yazık oldu, küçücük yavruya…
Bundan sonra tabii ki de, adaletin işi.
Ancak bu da diğer çocuk ve kadın cinayetleri gibi rafa kalkmaz umarım. Ya da birisi suçu üstlenip, diğer göz yumanlar serbest bırakılmaz.
Türkiye’de son yıllarda artan kadın ve çocuk cinayetleri, istismarlar göz önüne alındığında artık kimsenin bu tür olaylara kayıtsız kalmayacağına inanıyorum.
Ya adalet cezasını verecek ya da halk tarafından büyük ayaklanmalar olabilir. Ya da hapse giren her suçlu ya da suçlu olduğu düşünülen kişi dışarı çıkmadan diğer mahkumlar tarafından öldürülebilir.
Bunların önüne geçebilmek adına kadına ve çocuğa yapılan her tür ölüm ve istismar cezalarına mutlaka caydırıcı cezalar getirilmelidir, diye düşünüyorum.
Bir de özellikle şunu belirtmek isterim ki, gündemi ne kadar değiştirmeye çalışırsanız, çalışın. Bu cinayeti hiç kimse unutmayacak, gerekenin yapılması için halk olarak unutturmayacağız!!