Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Mehmet Ali AYDIN


NE HALLERE DÜŞTÜK

NE HALLERE DÜŞTÜK


Aslında çok fazla televizyon kültürüm yok. Çoğu zaman evde ses olsun diye açık tutarız ya ben de öylesine. Belgeseller, spor programları, haberler çok az da olsa bazı dizleri izlerim. Bu sıralar havaların müsait olmaması nedeniyle eve hapis kalınca televizyonla daha fazla haşır neşir olduk. Bugün kanallar arasında dolaşırken tesadüfen bir programa denk geldim ve ilgimi çekince de izledim.

Olay ve anlatılanlar artık sık sık şahit olduğumuz boşanmış eşlerden birinin ayrıldıktan sonraki pişmanlığı ve yaptığı hatalardan sonra karşı taraftan özer dilemek ve affedilmek kurgusu üzerine.

Aslında programı da başından itibaren izlemedim. Belki de yarısında denk geldim ama toplumun geldiği hali görünce içim “cızzzz” etti. Anladığım kadarı ile çiftimiz sosyal medya üzerinden tanışıp evlenmişler. Kız zengin bir ailenin doymak bilmeyen arzu ve istekli olan birisi, delikanlı da bizim gibi orta halli bir köylü çocuğu. Olayın gerekişini onların anlattıklarından aldığım notlarla anlatmaya çalışayım.

Bayan çıktığı programda yaptıklarından pişman fakat yine de karlı tarafa kabahat bulmak ve suçlamaktan da geri durmuyor:

“Evlenirken bütün eşyalarımızı kayınvalidem seçti ve benim hiç de tasvip etmediğim abartılı şeylerdi. Kayınvalidem desinlere çok düşkün bir kadındı. Hatta yatak odamızı bile o seçmeye kalktı fakat eşim bu defa ona izin vermedi ve benim dediğim oldu. Kendi istediğim yatak odasını alabildim. Kadın her şeyimize karışıyordu.

“Evlendikten sonra eşimin köylüleri tarafından evimize ziyarete gelenler çeşitli hediyeler getiriyorlardı hepsi avam şeylerdi ve benim zevkime hitap etmiyordu. Hatta çokça fincan takımı hediye geliyordu ve bunlar benim hoşuma giden şeyler değildi. Ben evimi ve evimde olanları fotoğraflayarak sosyal medyada paylaşmayı çok severim. Ama evimdeki hiçbir şey benim hoşuma giden şeyler değildi ve ben bunları paylaşamıyordum. Daha baştan evimi sevmiyordum ve mutlu değildim.”

“Düğünümüzde bize yüz bin liralık takı takılmıştı ve bana göre evlenen biz olduğumuza göre bu takılar bizim hakkımızdı. Kayınvalidem ise bunları kendilerine almak istiyordu. Ona göre düğünümüzde çok masraf etmişlerdi ve dolayısıyla bu onların hakkı idi. Fakat ben taviz vermedim ve takıları aldım. Böylece mesele hallolmuştu. Uzun süre bu gündeme gelmemişti ve bende hayret etmiştim kayınvalidemin bu suskunluğuna. Bir gün cep telefonu almak için altın bozdurmaya karar verdim. Takıların olduğu çekmeceyi açınca altınların yarısının olmadığını gördüm. Eşime ne olduğunu sorduğumda aramızda kavga olmasın diye yarısını annesine verdiğini söyledi. Kızgınlığımdan deliye döndüm ve ağzıma ne gelirse söyledim. Eşimle aramızda kırıcı sözlerin geçtiği bir münakaşa ettim ve artık ona güvenmemeye başladım.”

“Daha öncede annem ve kayınvalidem aramızdaki olaylar ve karşılıklı iftiralar yüzünden birbirlerini mahkemeye verip karşılıklı tazminat davaları açmışlardı. Mahkemeleri de hala devam ediyor.”

“Kayınvalidem evelediğimiz zaman evimizi bile kendisi dizayn etti. Sanki ev bizim değil de onundu. Benim istediğim gibi değil de kendi istediği gibi düzenledi. Kendisi biraz gösteriş meraklısı idi. Bu nedenle her şeyi abartılı yaptı. Daha işin başında bütün bunlar benim mutsuz olmama neden oldu. Eve gelenlere evi bile kendisi gezdiriyordu. Bu yüzden eşim ve annesi hakkında ileri geri konuşup iftira niteliğinde şeyler söyledim. Nihayet bütün bu olumsuzluklar bizi boşanma aşamasına getirdi. Annelerimiz davalık olduğu gibi, bizde davalık olduk. Ben düğünde takılanları almak istediğimi mahkemede beyan ettim. Sonunda boşandık ve ben takıları aldım. Altı ay bitmeden evliliğimiz bitti.”

“Ben sosyal medyada evimdeki eşyalarımın fotoğraflarını çekip paylaşmaktan büyük bir zevk alıyorum. Hata birkaç gün paylaşım yapmasam takipçilerim mesajlarla beni arıyorlardı. Ama evimdeki eşyaların çoğu kayınvalidem tarafından ve onun zevklerine uygun olduğu için onları paylaşmak istemiyordum bu da beni çok mutsuz ediyordu.”

“Boşandıktan sonra aradan epey zaman geçti. Bu arada ben de yaptıklarımı düşündükçe ne kadar yanlış ve hatalı davrandığımı ve o insanları ne kadar rencide ettiğimi anladım. Vicdanımla hesaplaştıkça uykularım kaçmaya başladı. Günlerim zehir oldu. Bu insanlara yok yere ne kadar haksızlık ettiğimi ve iftira attığımı anladım. Kendimi affedemiyorum. Şimdi çok pişmanım, eski eşimde özür dilemek istiyorum. Eski eşimden en azından özrümü kabul edip beni affetmesini istiyorum. Biliyorum bir araya gelemeyiz ama en azından vicdanen rahatlarım.”

Genç kadın bunları söylüyor. Anlatımımın eksiği var fazlası yok. Hatta aldığım notların teferruatına bile fazla girmemeye çalıştım. Sonra ayrıldığı eşi programa katıldı ve kendisini önce kimin aradığını bilemedi bile. Sonra kendisine verilen ipuçlarından sonra olayı anladı ve “Hayatta hiç görmek istemediğim, sesini bile duymak istemediğim bir” dedi. Ve o da anlatmaya başlayınca ortaya bambaşka bir tablo çıktı.

“Eşimle biz sosyal medyadan tanıştık, sonra da evlenmeye karar verdik. Eşim zengin bir ailenin çocuğu ve çok şımartılmış biri idi. Tabi ben bunu öğrendiğimde iş işten geçmişti. Düğünde benden bir “evet” deme gelinliği, bir de “düğün gelinliği” istedi. İmkânım olmamasına rağmen isteğini yerine getirdim. Eksik görürken benden yirmi bin liralık koltuk takımı istedi ve ben bütün imkansızlığıma rağmen borç harç içinde alarak isteğini yerine getirdim. Ama onun istekleri bitmiyordu. Ben çalışarak geçinen bir insanım ve dolayısıyla onun isteklerini karşılamam mümkün değildi. Böyle olunca o da annem ve benim hakkımda ileri geri konuşmaya ve iftiralar atmaya başladı. Konu komşunun yüzüne bakamaz olduk. Annem evden çıkamaz hale geldi.”

“Kendisi ile sosyal medyadan tanıştık. Keşke o telefonum kırılsaydı da tanışmaz olsaydım. Kendisi sosyal medya hastası. Hatta sosyal medya bağımlısı bile değil resmen ona bağlı idi. Bir gün bilgisayarı açık unutmuş ve bağlı olduğunun da farkında değildi ve başkaları ile mesajlaştığını istemeden öğrendim. Evli bir kadının başkaları ile ne konuşması olabilir ki. Gerçi yazdıklarında anormal bir durum yoktu ama yine de başkaları ile özel konuşmamalı idi.”

“Şimdi ise benim hakkımda ileri geri konuşan, iftira atan, anneme iftira atan biri ile görüşmek değil yüzünü bile görmek istemiyorum. Özrünü duymak istemiyorum. Kendisi çocuk istemediği halde benim istemediği söyleyecek kadar yalancının biri. Ben şu an evliyim ve eşim de hamile, buraya geldiğimden haberi yok. O nedenle eşimin bu durumu öğrenmeye hakkı var ve ben ona durumu bildirmek istiyorum. Onun da bir daha görmek istemiyorum.”

Sonuç mu? Artık orasını da kendinize göre yorumlayın. Evlilik gibi dinimizce ve toplum olarak kutsal saydığımız bir müessesenin ne hallere düştüğünü ibretle görün. Hepimizin çoluğu ve çocuğu var ve kokuşmuş bir yuva kurmak istemiyorsak olaylardan ders çıkarmamız gerekir diyor ve sözü bitiriyorum.

Allah encamımızı hayırlı eylesin. Bela ve musibetlerden bizi uzak eylesin. Hepimize de hayırlı eşler nasip eylesin.