Özgürlük, kelime anlamı olarak sözlükte: Herhangi bir koşulla sınırlanmama, zorlamaya, kısıtlamaya bağlı olmaksızın düşünme ve davranma durumu.
FELSEFE TERİMİ Olarak ise; insanın, her türlü dış etkiden bağımsız olarak kendi istencine, kendi düşüncesine göre karar vermesi durumu.
Her iki tanımda da dışarıda etki olmaksızın düşünme, karar verme olarak özetleyebiliriz.
Bugün dünyamızda insanlar ne kadar özgür acaba?
Hayatımızda, yaşantımızda, davranışlarımızda, eylem ve söylemlerimizde, yediğimizde, içtiğimizde, giydiğimizde hatta seçtiğimiz meslekte ne kadar özgürüz?
Herkesi bir dakikalığına bu soruları düşünmeye davet ediyorum.
Bizim seçtiklerimiz, bizim kararlarımız mı yoksa bize ekranlarda dayatılanlar mı?
Eskiden bayanın yapacağı işler, erkeğin yapacağı işler bir de ortak işler olurdu.
Şimdi ortada böyle bir ayrım kaldı mı?
Hemen herkes her işi yapar, her işe talip olur oldu.
Kamyonculuk, tır şoförlüğü, dikiş nakış, tamircilik, futbolculuk…
Ne kadın ne erkek ayrımı kaldı.
Ne var bunda canım diyenleri duyar gibiyim!
Parça parça bakarsak her şey normal gibi gerçekten.
Ama büyük resme baktığımızda neler gidiyor elimizden bir bilebilsek.
Aile kavramı yok oluyor.
Anne kavramı yok oluyor.
Baba otoritesi yok oluyor.
Erkeksi kadınlar ortaya çıkıyor.
Doğurganlık azalıyor.
İnsanlığın dengesi bozuluyor…
Eğitim, öncelikli hedefti; bunu maalesef başardılar.
Ülkemizde de dünyada da eğitim bitti.
Öğretim var yanlış anlaşılmasın.
Eğitim bitti.
İyi, ahlaklı, erdemli, saygılı, vatan millet sevdalısı, dindar… nesiller yetiştirmiyoruz.
Eğitimin ardından aile hedefe koyuldu.
Ailede de kadın (anne) öncelikli hedefti.
Çünkü yuvayı dişi kuş yapar, ayakta tutar, yaşatır.
Bunu hepimizin bildiği gibi onlar da biliyordu.
Kadınlarımız maalesef erkeksileştirildi.
Onda olmayan duygular, hisler, arzular ona ekranlar vasıtasıyla dayatıldı.
Ekranlarda sıkça kadın asker, pilot, savaşçı, futbolcu, boksör… İzledik de izledik.
Ne oldu sonra peki?
Kızlarımızın, kadınlarımızın hayalleri değişti.
Ev hanımlığı, hayırlı evlat yetiştirme, güzel bir eş olma, yuvayı devam ettirme… gibi kadınsal duygular önemini yitirdi.
Evinin hanımı, eşinin gözbebeği, çocuklarının biricik annesi, evlerin gülü prensesi olan kadın; Boksör oldu milyonların alkışları arasında dayak yedi, Futbolcu, basketbolcu, voleybolcu oldu koşturdu, yerlerde süründü, terin suyun içinde kaldı, asker oldu, polis oldu çatışmalara, ölümlere, yaralanmalara şahit oldu…
Yaradılış gereği o zarafetin temsilcisi kadın, dünyanın çilesini sırtına vurdu, ordan oraya savruldu durdu.
Bunca yükü sırtına alan kadın bir de ev işleriyle uğraşınca…
Sonuç: Bilimsel bir gerçek dünyadaki kadınların yarısı antidepresan kullanır oldu.
Kadınlarımızı da (annelerimizi) böylece kaybettik.
Sıra baba otoritesini bitirmekteydi onu da otoritenin, disiplinin kötü bir şey olduğunu dünyaya yaymak yeterliydi.
Otoriter lider, otoriter patron, otoriter başkan hep TÜ kaka gösterildi.
Böylece babalar da ben ne kötü adammışım diyerek kendini otomatikman otoriter modundan çıkardı.
Light, yumuşak, olur canım, sen daha iyi bilirsin kızım, peki hayatım… moduna geçti.
Anne (şefkat, merhamet) yok, baba (otorite) yok, eğitim zaten bitmişti; geriye başıboş, kim ne derse inanır, doğrusu, yanlışı, değeri olmayan, her türlü sapkınlığa ya meyilli ya hoşgörü ile bakan bir nesil türedi maalesef.
BÜYÜK RESİM:
DEĞERLERİMİZ KALMADI!
AİLE YOK OLDU!
DOĞURGANLIK AZALDI!
DÜNYA NÜFUSU HIZLA AŞAĞIYA DOĞRU GELİYOR!
Şimdi yazımızın başlığındaki soruyu soralım tekrar:
Ne kadar özgürüz arkadaşlar???
Özgürlüğün tanımındaki düşünme, kendi isteğimizle davranma hayatımızın neresinde?
Hızla yok ediliyoruz, tüketiliyoruz. (normal insan nesli bitiyor)
Kendimize acımıyorsak, gelecek nesillerimize acıyalım.
Bu gidişe hep birlikte dur diyelim.
Selam ve dua ile kalın sağlıcakla…