Bugün, 16 Nisan 2024 Salı

Mehmet Ali AYDIN


NEDEN YERLERDE SÜRÜNÜYORUZ?

NEDEN YERLERDE SÜRÜNÜYORUZ?


Yeryüzünde en mükemmel din şüphesiz İslam. Çünkü en son indirilen ve kıyamete kadar da aslını muhafaza edecek olan Kur’an gibi bir kutsal kitabımız ve “Ben güzel Ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen ve en son Peygamberimiz var. Bir daha da Yüce Allah kıyamete kadar başka bir kitap ve peygamber göndermeyecek.

En son ve en mükemmel dinin mensupları olarak Müslümanların durumu nedir? Ne olacak? Şu an dünyada yaşadıkları ile inandıkları din arasında neredeyse yüz seksen fark var. İnandığı değil de kendi uydurduğu dini İslam sanan ve buna göre yaşayan ama İslam’ın aslı ve esası ile alakası olamayan bir İslam dünyası var.

Yüce Allah’ın yap dediklerinin çoğunu yapmayan, yapma dediklerinin de çoğunu yapan Müslümanlar. Faiz yasaklanmış ama hayatımızın her yerinde var, zina yasak ama her türlüsü var, Kul hakkı yasak ama nerdeyse yemeyen yok. Beş namaz farz ama çoğumuz beş vakit farzı kılmayız, sadece Cuma günleri Cuma namazında camileri doldururuz. Her tarafı camilerle doldurduk, ama içlerini boşalttık.

Bunun nedenlerinden biri ve belki de en önemlisi gerçek anlamda ilmi ile amel edip halkı aydınlatan ilahiyatçılarım kadar ilahiyatçı kılıklı ilim adamlarımız var. “Horozdan kurban olur” diye fetva veren mi arasın, daha bunun gibi sapıkça fikirler ortaya atan mı ararsın, hepsinden var. “Kur’an bize yeter, sünnete ne gerek var!” diyerek milletin zihnini bulandıran mı arasın.

Bu tür ilahiyatçılar ne yazık ki batının içimize soktuğu “Truva atları” mesabesindedir.

İnsanı en kolay bir şekilde bir doktor öldürebilir. Çünkü insan vücudunu en iyi bilenler onlardır, hangi hassas noktalara hamle yapılınca hiçbir zahmete girmeden insan nasıl öldürülür en iyi onlar bilir. Yine doktorlar, insanları, hangi hastalıkta nasıl tedavi edeceklerini de en iyi bilen insanlardır.

Bunun gibi her mesleğin erbabı da kendi mesleğinin güçlü ve zayıf yanlarını normal bir insandan çok daha iyi bilir. Çünkü onun kendi mesleği üzerinde yıllara dayanan bilgi, beceri ve tecrübesi vardır ve mesleğinin “püf” noktalarını bilir.

İlahiyatçılarda din üzerinde uzun yıllara dayanan eğitim, çalışma ve tecrübeleri vardır. Bu nedenle dine en iyi katkıyı vereceklerde ilahiyatçılar olduğu gibi dine de en çok zarar verip, cahil Müslümanları yalan yanlış bilgilerle yoldan çıkarabilecek olanlarda onlardır.

Özellikle İslam’a ve Müslümanlara zarar vermek isteyenler de bunun en kolay yolunun böyle sapkın ilahiyatçıları ele geçirerek onları kullanmanın en kolay yol olduğunu da çok iyi bilirler. Bu ilahiyatçı kılıklı kişiler vasıtasıyla halkın hakkında fazla bilgiye sahip olmadığı konuları seçerler, halkın zihnini bulandırıp onda şüphe ve vesveseler uyandırıp dinle arasına mesafe koymaya çalışırlar.

Bunu İslam düşmanları kendileri yapmaya kalksalar inandırıcı olamaz ve Müslümanları kandıramazlar ama din adamı kılıklılarla yaparlarsa halkı kolay kandırabileceklerini bilirler. Halk da bu ilahiyatçı kılıklara inanıp, güvendikleri için kolayca inanırlar ve yoksul, cahil ve bilgisiz Müslümanlar da onların fitnesine uyar ve onların anlattıklarını gerçek din sanmaya başlarlar.

Hâlbuki dinimizin ilk emri “Oku” dur. Acaba biz ne kadar okuyoruz. İnandığımız dini ne kadar biliyoruz. Bilmediğimiz konularda öğrenmek için çaba harcıyor muyuz? Acaba Müslümanım diyen insanların ne kadarı “İlmihal” kitabı okudu? Arapçasını bırak Yüzde kaçımız Kur’an’ın “Türkçe Mealini” okudu. Yüzde doksan ikisi okumamış. Ömründe Kur’an’ın geniş açıklaması olan herhangi bir “Tefsir” i okuyan kaç kişiyiz.

Sonra da diyoruz ki; Müslümanların hali neden böyle? Okumayan, araştırmayan, öğrenmeyen, öğrendiklerini hayatına tatbik etmeyen ve din adanı ne söylenirse yanlış, doğru inanan insanların hali başka nasıl olur ki.

Bende bir kitap vardı adı da; “Din Görevlisinin El Kitabı” ve kitabın adının hemen altında da “Herkes Dininin Görevlisidir” yazıyordu. Acaba bizler ne kadar dinimizin görevlisiyiz. Hele günümüzde İslami alanda meşgul olan o kadar müesseselerimiz, okullarımız, öğretim görevlilerimiz, din görevlilerimiz var ki, bu durumda bile Müslümanların hali perişansa demek ki onlarda üzerlerine düşen görevi yapmıyor ve insanları İslami anlamda uyararak, bilgilendirerek aydınlatmıyorlar.

Bu gün ülkemizde 106 İlahiyat Fakültesi, 10 bin ilahiyatçı, 314 bin ilahiyat öğrencisi, 1607 İmam Hatip Lisesi, 44 bin İmam-Hatip Öğretmeni, 504 bin İmam-Hatip öğrencisi 150 binin üzerinde din görevlisi, binlerce İslami dernek, vakıf, cemaat ve Sivil Toplum Örgütü varken Müslümanların hali bu ise bunda ben Müslümanım diyen herkes suçludur. Başkalarında kabahat aramak boşunadır.

Mevlana Hazretleri “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” derken galiba bizleri tarif ediyordur.

Anlattıklarınızla yaşadıklarınız örtüşmüyorsa, kimseye bir şey kabul ettiremezsiniz. Önce yaşantınızla örnek olacak, sonra da insanlar sizi örnek alacaklar. Yoksa “lafla peynir gemisi yürümüyor.”

Son günlerini yaşadığımız 2020 yılı ve yaklaşan 2021 yılı biz Müslümanlara İslam dinini anlamamıza ve yaşamamıza vesile olması dileğiyle.