Bugün, 16 Mayıs 2025 Cuma

Taner ÇELENK


NEDEN ZORUNLU OLMASIN?

NEDEN ZORUNLU OLMASIN?


Ülkemizde zorunlu eğitim ilkokul 1 ile başlayıp ortaokul ve lise olarak her bir kademe dört sene olmak üzere toplam 12 yıldır. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde de bu süre aşağı yukarı aynı. 10 ile 13 yıl arasında zorunlu eğitim süreleri değişiyor.

Zorunlu eğitimin çok uzun olduğunu ve yanlış olduğunu düşünen biriyim. Peki, dünyanın gelişmiş ülkelerinde bu süre aynı ise biz niye itiraz ediyoruz diye bir soru sorabilirsiniz doğal olarak. Öyle ya adamlar gelişmiş ülke. Onlar yapmışsa vardır bir bildikleri. Biz de birçok şeyde olduğu gibi zorunlu eğitimi de kopyala yapıştır ile ülkemize monte etmişiz ki doğru yapmışız o zaman diyebilirsiniz.

Dünyanın süper güçlerinin süper güç olma dönemleri zorunlu eğitime geçme süreleri ile doğru orantılı olduğunu düşünenlerden değilim. Yani bu gelişmiş ülkeler gelişmişliklerini tamamlayıp sayılı ülkeler arasına girdiklerinde ülkelerinde zorunlu eğitim bu kadar uzun değildi. Bununla birlikte ara eleman sorununu devamlı göçmen vatandaşları ile çözen gelişmiş ülkelerin kendi işyerlerinde çalıştıracak kendi vatandaşlarını bulamaması da zorunlu eğitimin neticelerindendir. Köylerin boşalması, insanların şehirlere yığılması, hayvancılık ve tarımın bitme noktasına gelmesi de yine zorunlu eğitimin neticelerinden olduğunu, dünyada eğitimin her geçen gün geriye gittiğini, bunun ana nedenlerinden bir tanesi de zorunlu eğitim süreleriyle ilgili olduğunu düşünenlerdenim.

Zorunlu eğitim ile okullardaki eğitim öğretim kalitesi her geçen gün düşmektedir. Amaçsız, gayesiz, akademik anlamda yetersiz yığınlar topluluğu ile dolan sınıflarımız, amacı, gayesi ve potansiyeli olan çocuklarımızın da eğitim hakkının, bahsettiğim yığınlar eliyle gasp edildiği bir alan haline dönüşmektedir. Hiçbir amacı olmayan çocukların zorla sınıflarda tutulması her şeyden önce bu çocuklara en büyük işkencedir. Aynı amaçsız grup ders içerisinde, öğretmenlerinin de dersini sabote ettiği, abuk subuk hareketlerle öğretmeni aşağıladığı, moral ve motivasyonunu düşürdüğü her geçen gün artan olaylarla görülmektedir. Bu medyaya yansıyan sadece buz dağının görünen yüzü olup; gerçekler görünenden çok daha vahim ve fazladır.

Çocuk diyor ki saygı değer devletim: Ben 5, 6,7, 8. sınıfa sınıfa geldim hala okumayı dahi sökemedim lütfen beni bırakın köyümde işlerime bakayım, babamın mesleğini yapayım, hayvancılık yapayım, tamirhanede çırak olayım ben mutlu değilim. Arkadaşlarımın içinde eziliyorum. Bana göre değil okumak… Diyor ama kim duyacak bu feryadı. Sus bakim, otur yerine sen bizden daha mı iyi biliyorsun. Bak 8. Sınıfa kadar gelmişsin, sınıfta da kalmamışsın, aferin demek ki iş var sen de. Dur daha lise okuyacaksın 4 yıl diyoruz resmen.

Sınıfta kalma yok, disiplin yönetmeliği hantal ve yaptırım gücü yok, okuldan atma diye bir sıkıntı yok… Ya bu çocukları bu öğretmenler nasıl kontrol altında tutacak, bu çocukları hangi duygu frenleyecek, aileler de zaten evlatlarını Allah’a emanet yetiştirmiş, bu ortamda başarı olur mu? İşte çaresiz bırakılan öğretmen, bazen kendinden beklenmeyen, psikolojik tedavi gerektiren davranışlar sergilemeye başlamıştır.

Bundan 20-30 sene önceki Amerikan filmlerinde izlediğimiz; okullarda öğretmenlerin ders anlatırken öğrencilerin birbirleri ile sohbet ettiği, her türlü şakaların yapıldığı hatta kavgaların olduğu bir ortamda öğretmenin tüm bu olanlara kayıtsız bir şekilde dersini anlatıp çıktığını görür ve böyle bir duruma anlam veremezdik. Çünkü bizim okullarımızda böyle bir sınıf, böyle bir ortam görmeniz mümkün değildi. Ancak son zamanlarda okullarımızın da bu duruma doğru hızla gittiğini görmekteyiz. Sorumluluğu olup; yetkisi olmayan okul idaresi ve öğretmenler ister istemez nemelazımcı bir karaktere bürünüp, işimi yapar çıkarım, kim ne yaparsa yapsın durumuna gelmeleri de bundan kaynaklıdır.

Akıllara şu soru gelebilir doğal olarak: Madem eğitim öğretim kalitesi düşüyor her geçen gün yeni icatlar ve teknolojik aletlerin ortaya çıkması ve gelişimin devam etmesi nasıl oluyor diyebilirsiniz. Cevap olarak: Öncelikle bu gelişim, bilgisayar çağında ne yaparsak yapalım olacaktır. Yani bunu zorunlu eğitime bağlamak yanlış olur. Bir de eğitimden bahsediyoruz. Eğitim, sadece teknolojik olarak ilerlemek demek değildir. Eğitimin İyi insan yetiştirme, toplumsal huzurun sağlanması, doğanın dengesinin korunması, insan, hayvan haklarına saygılı bir dünya vatandaşı yetiştirme, sorunları diyalog yöntemiyle çözme başarısı, üretilen teknolojilerin canlıların faydasına yönelik olması, adalet, eşitlik, ahlaki ve etik kuralların toplumda yerleştirme… gibi sorumlulukları da var. Bugün baktığımızda bu bahsettiğimiz güzelliklerin olduğu bir dünyadan ya da ülkeden bahsedebilir miyiz?  İşte her geçen gün bu anlamda kötüye giden dünya bugünkü eğitim sisteminin iflasının göstergesidir. İşte bunun gibi sayısız olumsuzluklardan dolayı eğitim 12 yıl zorunlu olmasın. İsteyen herkes okusun ama okumak istemeyene, kabiliyeti olmayana bu dayatılmasın.

Netice itibariyle Allah her insanı özel yaratmıştır. Farklı kabiliyet ve yeteneklerle donatmıştır. Dolayısıyla da çocuklarımızın yetenek ve istidatlarına uygun bir eğitim sistemini, zorlamadan getirmek zorundayız. Yok, efendim zorlamayınca çocuk yaşta kızlarımızı evlendiriyorlar gibi durumlara sert yaptırımlar alıp başkaca çözüm yolları aranmalı. Bir tarafı yapalım derken toplumun tamamını ilgilendiren bir çözümsüzlüğe bu memleketi itmemeli.

Peki, zorunlu eğitim olmasın. İsteyen okusun ama okumak istemeyen zorlanmasın. O zaman nasıl bir sistem olsun? Onu da haftaya konuşalım kısmet olursa.

Selam ve dua ile kalın sağlıcakla.