Bugün, 22 Haziran 2025 Pazar

Kemal MENCELOĞLU


NEFİSLER, NESİLLER VE KURAN AHLAKI


Nefislerimizin ihyası, nesillerimizin ıslahı ve Kuran ahlakının hayatımızı yeniden inşaası için çok çalışmak zorundayız. Noksanlıkların giderilmesine önce nefsimizden başlamak gerekir. Nefsimizi ıslah etmeden, neslimizi ve toplumu ihya edemeyiz. Ne demiş Namık Kemal,

Bana benden gelir dâd lazımsa,

Gayriden ümit kes imdat lazımsa. 

Bedir Savaşından sonra yolda gelirken, “ Küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz.” Buyuran Peygamberimize sahabe sorar:” Ya Resulallah bundan daha büyük cihat ne ola ki” dediğinde; “Nefislerimizle yapacağımız cihat en büyük cihattır.” buyuruyordu. Çünkü o çoğu defa bizleri mağlup etmektedir. 

Mesele nefsimizi mağrur etmek değil,

Göz bebeği nesillerimizi mamur etmektir. 


    İBRAHİM ETHEM VE KÖLE

İbrahim Ethem Hazretleri azat etmek için bir köle almıştı. Köleye sordu: 

– Adın nedir?

– Ne diye çağırırsanız odur, efendim…

– Ne yemek istersin?

– Ne verirsen onu yerim, efendim…

– Ne iş yaparsın?

– Ne emrederseniz onu yaparım, efendim…

– Ne arzu edersin?

– Kölenin arzusu olur mu? Efendinin dileği, kölenin arzusudur...

Bu cevaplar karşısında İbrahim Edhem Hazretleri hüngür hüngür ağlar ve kendisine şöyle der:

– Be hey miskin, kulluğu bu köleden öğren. Sen hiç ömründe Allahü Teâlâ’ya karşı böyle kul olabildin mi? Nefsimizi teraziye koyup tartalım, gerçekten bu şuur içinde olabildik mi?

Her devirde nefisler bırakılmış, nesiller suçlanmıştır. “Bugünün gençlerine akıl sır ermiyor, çok cahiller bir şey bilmiyor...” diye başlayıp giden bir çok cümleler hep nefsimize avukatlık yapma anlayışıdır. Halbuki gençlerimizi bilerek veya bilmeyerek şikayetçi olduğumuz hallere düşüren yine bizim cehalet ve gafletimizdir.

Bu, bugünün değil asırlar öncesinden günümüze kadar hep aynı kalıp kullanılmış, yaşlı başlı büyükler gözlerini karşı tarafı gözlemekten indirip de kendilerine çevirmemişlerdir. 

Nefise dur demenin zamanı gelmedi mi?

Dünyaya gelen canlar hepsi de ölmedi mi?

    

      BİR SOSYOLOĞUN TESBİTLERİ

1. "Ben sizi rahatlatmaya değil, rahatsız etmeye geldim. Ben esrar, eroin miyim ki sizi rahatlatayım?" Bir de şunu sorayım:” Rahatlıktan sen ne anlıyorsun?”

2. "Sadece devletin konuşma hakkına sahip olduğu bir memlekette hiçbir söze inanmayın." Devlet milletiyle, millet de devletiyle; her ikisi de hak ve adalelere bağlıysa ayakta durur. Yoksa Karun gibi gecenin sonuna doğru yerle yeksan olup yok olur. Makam ve gücüne güvenen bir zalime;”Ama Berlin’de de hakimler var!” diyerek ders veren Alman köylü kadınını hatırlamakta fayda vardır. 

3. "Bir yerde yangın varken biri seni ibadet etmeye çağırıyorsa, bil ki bu bir hainin davetidir."

4. Kuran'ın ilk emri Oku'dur,"işit" değil. Ama biz ne yazık ki, ne okuduk ne de duyduk. Biz sadece nefsimizin isteklerine uyduk. Ne diyordu Merhum Akif:

Oku, şayet sana bir hisli yürek lazımsa;

Oku, zira onu yazdım, iki söz yazdımsa. 


Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim,

İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim. 


Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek;

Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek. 

5. Esas fakirlik...

"Her yerde olan fakirlik açlık ya da açıklık değildir. Fakirlik para ve altına sahip olamama da değildir. Fakirlik, sahafta satılmamış bir kitabın üzerindeki tozdur. Fakirlik, kağıt imha makinasında, gazete parçalayan bir bıçaktır. Fakirlik, arabanın camından dışarıya atılmış muz kabuğudur. Fakirlik yemeksiz geçirilen bir gece değildir, fakirlik “düşünmeden” geçirilen bir gecedir". Geçen gece ve günlerinimize bir bakalım. 

6. "Düşünme, itaat et" diyenlere değil; "düşün, sor, sorgula" diyenlere kulak ver. Düşünmeden itaat edenler değil, akledip isbat isteyenlenlerdir esas değerli olanlar. 

7. "Şimdiki köleler taksitle yaşayıp borçlu ölüyor."

Dün köleler hürriyetlerini satıp bedenleriyle ödüyorlardı. Bugün ise ahiretini satıp dinleriyle, kişilikleriyle bedel veriyorlar. Dün kölelerin sayısı sınırlıydı ve zorunluydu; bütün bu satı sınırsız ve gönüllü kölelikler her gün daha da çok yayılıyor. 

Yamadık dünyamızı yırtarak dinimizden,

Din de gitti, dünya da gitti elimizden. 

8. "Sonradan ilahi adalet diye adaleti göklere çıkardılar ki, yeryüzünde ondan söz edilmesin." Yine Merhumun dediği gibi;

“Kaç hakiki mümin gördümse hepsi makberdedir,

Müslümanlık bilmem ama galiba göklerdedir. 

Müslümanlık denen ilahi ruhu arasak?

Müslümanım diyen insan yığınından ne kadar uzak!”

9. Bir Müslüman görürüz; sesini çıkarmaz, olup biteni dinlemez, hiçbir şey umurunda değildir; ama kendi düzeni ve tezgahı en küçük bir darbeye uğrasa feryadı arşa yükselir. Her gün yaşanmakta olan facialar onda, bir gazete haberi kadar bile merak uyandırmaz. "Allahım kereminle bizi…" diye dua etmesinin ne etkisi olur? "Bizi" ne demektir?

10. "Tribünden gelen sesler, ardı arkası kesilmeyip süren savaşlardaki mazlumuların seslerini kısıyorsa futbol bir afyondur!"

11. "Dindar bir toplumu ancak din adına, din alimleri kandırabilirdi ve öyle de oldu."

“Ey Nesimi, can Nesimi, bil ki hay aynındadır,

Cümle halkın günahı ülemanın boynundadır.”

12. "Okuyun. zira mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor!" 

Alimlerin mürekkebiyle şehitlerin kanı tartıya çıkarılırsa; zülümlerin olduğu yerde bol miktarda kan ve can kaybı, mürekkebin bol olduğu yerde ise huzur ve refah vardır. 


PAPAZIN İFTAR DAVETİ 

Almanya’da papazın birisi orda çalışan işçilerimizi Ramazan ayında evine iftar yemeğine davet eder. Bazıları mazeret belirtip davete katılmazlar bazıları da papazı kırmamak adına davete icabet ederler ve iftar saatinde papazın evine misafir olurlar.,

Papaz efendi elinde bir KUR-ANI KERİM olduğu halde işçilerin yanına gelir ve onlara;

“Ben KUR-AN okunurken dinlemekten büyük zevk alırım, biriniz okusa da ben mutfakta uğraşırken bir yandan da KUR-AN dinlesem” der. KUR-ANI KERİM’i masanın üzerine bırakıpmutfağa geçer. 

  Bu arada odada sanki buz gibi bir hava esmektedir. Herkes bir ümit diğerinin gözünün içine bakar ama nafile. Kimse KUR-AN okumayı bilmemektedir. İçlerinden birisi "yahu içinizde FATİHA okumasını bilen yok mu açsın Kuranı FATİHA’yı okusun papaz nerden anlayacak ki?” der. 

 İçlerinden bir tanesi, “Ver ben biliyorum der ve rastgele bir sahife açıp başlar FATİHA okumaya. Bu esnada papaz odaya gelmiştir. Bakar KUR-AN okunuyor fakat ortasından bir sayfa ve hemen müdahale eder.

"Bir dakika sen KUR-AN okumuyorsun, çünkü okumakta olduğun sure FATİHA’dır ve o da KUR-AN da baştadır" der ve devam eder.

Aslında ben sizleri buraya denemek için  çağırdım. Nasıl oldu da altı asır adaletle dünyaya hükmeden OSMANLI’nın torunları bu gün bize hizmet eder hale geldiler diyerek merak ediyordum, sizler benim sorumun cevabı oldunuz. Sizin ecdadınız OSMANLI dinine sımsıkı bağlı olduğu için dünyaya hükmetti, sizler ise KUR-AN dan uzaklaştınız ve bu gün düşmanlarınıza hizmet eder hale geldiniz der.

Bu tespiti yapan hırıstiyan bir din adamıdır. Müslüman bir din alimi aynı şeyi söylese eminim bir çok insan hatta kahir ekseriyet o din alimini gericilikle suçlar ve linç kampanyaları başlatırlar. Halbuki bu tespit o linç ehlinin kendisine hep misal aldığı batı medeniyetinin inandığı dinin din adamına aittir. Bu noktada merhum Osman Yüksel SERDENGEÇTİ’nin “ Ey avrupa ne olur artık islama geç de bizler de seni taklit edelim" feryadı aklıma geldi.

  

    KURAN AHLAKI

Acı gerçeklerle yüzleşmeden gerçeği bulamayacağız. Kuran Ahlakı ile ahlaklanmadan, yalan, iftira ve haram kirlerinden arınmadan yol bulmamız ve yol almamız mümkün değildir. 

“Kul hakkı, kamu hakkı, yetim hakkı, beytülmal” gibi kavramlar gündelik hayatımızın bir parçası olması gerekirken; bunlar artık hafızamızda ve hatıramızda hiç yer almıyor. Onlar bizimle hiç tanışmıyor. Uzaklaştı biri diğerinden, o nedenle kan gelmekte ciğerlerimizin en derin yerinden. 

Haram bizde, yalan bizde,

Hak-hukuk ne kaldı sizde?

Hz. Aişe annemize gelip Peygamberimizin ahlakını soran ashabına; Annemiz, “ Siz Kuran okumuyor musunuz? Onun ahlakı Kuran ahlakıydı “ diyerek, Müminun Süresinin ilk on ayetini okur.  Orada, “ Huşu içinde namaz kılmak, boş sözlerden uzak durmak, zekat vermek, iffetini korumak, haddi aşmamak, emanete riayet, ahitleri yerine getirmek, yalandan, haramdan ve de kul hakkından uzak durmak, bunun sonucunda da cennetül Firdevs’te ebedi kalmak.” vardır. Rabbim cümlemize nasip etsin.