Muzaffer GÜNAY

Tarih: 24.02.2025 10:37

NEYİ NASIL OKUYALIM?

Facebook Twitter Linked-in

 

Okumak, insanla yaşıt bir eylemdir kuşkusuz. Allah, ilk insan Hz. Adem'den itibaren okumayı insana farz kıldı.

Kitap, belge, dergi, mektup, gazete.. her birinin kendine özgü okunma tekniği vardır ve eğer bu teknik es geçilirse, sadece zamana zulmetmiş oluruz. Okumak, yazmaktan öncedir. Okumayı bilmeyen, yazmayı hiç bilmez. 

Okuma eylemi, elbette sadece yazılı belge, kitap, dergi vb. yayınlarla sınırlı değildir. 

Öte yandan öyle insanlar vardır ki, okuma-yazma bilmediği halde, nice okumuş-yazmışları kendine hayran bırakır. Nasıl mı? Gayet basit. Kalp gözü açık olan, gördüğü her şeyi ( insan, böcek, ağaç, taş, yılan, aslan, sema, arz, deniz vs.) okur. Okumakla da kalmaz, analiz eder, ders çıkarır; dahası, zerreden küreye her nesnenin kendiliğinden var olmasının mümkün olmadığını, muhakkak bir Yaratıcı'ya muhtaç olduğunu akleder. Zira akıl, düşünmek ve anlamak için yaratılmıştır. nitekim, deliler ve çocuklar yaptıklarından/ yapmadıklarından sorumlu değildir. Sorumlu olmak için akıllı ve erişkin olmak zorunludur.

Okuma; aynı zamanda düşünme, muhakeme, kritik etme demektir.

Tabiatta cereyan eden nice olayları, yağmuru, bulutu, gökyüzünü, yıldızlar alemini, doğumu, hayatı, ölümü ibret nazarıyla düşünen nice insan olduğunu bilmekteyiz

Okuma türlü türlüdür. Gözle okuma, beyinle okuma, düşünerek okuma vb.

Okuma aslında ihtiyaçtır. Anlamak için okumaktır asıl olan. Sadece okumak mı? Düşünmek, temaşa etmek, karşılıklı konuşmak da bir tür okumadır. Köyünden dışarı çıkmadığı halde, alimlere parmak ısırtan nice ârifân, nice hikmet sahibi, nice gönül zengini olduğunu bilmeyen yoktur.

Tahsil başka, iyi bir okuma insanı olmak daha başkadır. Diplomalı olmak başka, bilgili olmak daha başkadır.

Gönül kalemi, yazma kaleminden daha değerlidir. Zira, gönül kalemi yalanı hiç bilmez; yazma kalemi ise kendisini tutan parmakların kölesidir. Parmaklar da beynin...

Hakiki okur, seçmecidir. Zamanlamayı da doğru planlayandır, öte yandan. Anlayarak okumak; dikkat ister. dikkatsiz okuma, gözü yormaktan öte zamanı yemektir.

Biliyoruz ki, zaman, kendisini israf edeni sevmez. İnsan ki, zamanla kayıtlıdır. Zaman bu dünya hayatı ile sınırlıdır. Tabiatta cereyan eden olaylar hakkında tefekkür etmeye de memurdur insan. Memur görevini yapmazsa amiri hesap sorar. Memur, emredileni yapmak durumundadır. Amir, memuru buna göre denetler, sınava tâbi tutar, duruma göre, ödül ya da ceza takdir eder.

Ecel gelince, zaman alır başını çeker gider. Ömür, zamanla sınırlıdır. 

Zaman, günlük dilde adından çokça söz ettirir. 

Fındık zamanı, gençlik zamanı, para kazanma zamanı, iş zamanı vs.

Zaman, Allah'ın ikramıdır. Zamanı hor kullanan, hesabını vermekten kaçamayacak. 

İnsan ki, zamanı keyfince tüketemez. 

Her saniyenin hesabını vermekle sorumlu tutulmuştur. Çünkü, Allah, insanı kendine muhatap kılmıştır. "Le-kad Halakna'l insane fî ahseni takvîm." (Muhakkak ki biz insanı en güzel sûrette yarattık.)

Allah, verdiği nimetin eserini kulunun üzerinde görmek ister. aksi durumda, insan Allah'a karşı nankörlük yapmış olur.

Sözü, Şeyh Galib'in şu beytiyle bitirelim:

Hoşça bak Zâtına kim zübde-i âlemsin sen

Merdûm-i dîde-i ekvan olan âdemsin sen..

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —