Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Levent AKTAŞ


ÖLÜMÜN SAATİ YOK!

ÖLÜMÜN SAATİ YOK!


 

 

Ölümün Saati Yok…

Yanınızdaki kişiye değer verin; kırmayın onu.

Durup, durup sevdiğinizi söyleyin, özel hissettirin.

En ufak bir şeyde bitti demeyin, ağlatmayın, üzmeyin.

Neden mi? Çünkü ölümün saati yok.

Belki son görüşünüzdür, belki de son sarılmanızdır.

Belki de saatler sonra ona değil de,

artık toprağına dokunacaksınız, onu değil de toprağını öpeceksiniz.

Sevdiklerinizin değerini kaybettikten sonra değil, şuan bilin.

Toprak aldığında geri vermez.

Çünkü ölümün saati yok..!

 

Çok sevdiğim, yakından takip ettiğim  rahmetli yazar Doğan Cüceloğlu'nun bu dizelerini sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü gerçekten giden geri gelmiyor.

 

Sevgili okurlarım, bugün sizlere biraz içimi dökmek istedim. Birileriini üzersem şimdiden özür dilerim.

 

Ölümün soğukluğunu ilk defa 22 Şubat 2002'de annemin soğuk yüzünde hissetmiştim. Bundan tam 20 yıl önce...

 

Masmavi, boncuk gibi gözlerini hayata kapatırken, tek tesellimiz O'nun o hasta haliyle çok acı çekmemesi olmuştu.

 

Kendimi bildim bileli, annem hep hastane ve doktor yollarında idi. Son 4 yılını evde oksijen makinasına bağlı olarak yaşamıştı. Nur yüzlüm, tatlı dilli meleğim....

 

Yanına geleni çocuk dahi olsa, yemek yemeden yolcu etmezdi. Kapıya geleni eli boş çevirmezdi. Annesini hiç hatırlamadığı çok küçük yaşlarda kaybeden annem hep öksüz büyümüştü. Beş çocuğunun evlenip, yuva kurduğunu görmeden ölürüm diye, bizlere hep akıllı olmamızı tembih ederdi. Nitekim, öyle de olmuştu.

 

Henüz 43 yaşında iken hayata veda eden annemin vefatı hepimizi derinden etkilemiş, babamın 2 ay sonra ilik kanseri olmasına yol açmıştı.

 

O zamanlar henüz 18 yaşındaydım. Okulum yok, işim yok öyle aylak aylak gezinirken, babamla ilgilenmek bana kalmıştı. Hatta babam İstanbul Çapa Tıp Fakültesi'nde yattığı 9 ay boyunca başında ben beklemiştim. Keşke kaybetmeseydim de, yıllarca sırtımda taşısaydım.

 

Ne annemize ne de babamıza doyamadık genç yaşta. Hep onların eksikliğini ve ezikliğini yaşadım. Anne ya da babasıyla beraber olanlara çok imrendim yıllarca. Ne yaptıysam, ne ettiysem onları bir daha geri getiremedim. Ne zor şu ölüm denilen gerçek.

 

Canım, biricik boncuk gözlü annemin bugün ölüm yıl dönümü. Tam 20 yıl bugün. İçim buruk, sanki hiç kimsem yokmuş gibi. Öksüzlüğün, yetimliğin ne demek olduğunu çok genç yaşta tanıdım ben. Bir yanım hep eksik, bir yanım hep buruk...

 

Şimdi eminim ki, beni görüyor ve hissediyorlar. Evlenip yuva kurduğumu görseler, ne çok mutlu olurlardı kimbilir... Keşke dediğim o kadar çok şey var ki içimde...

 

Sizlere tek tavsiyem, anneniz babanız hayattayken kıymetini bilin. Onları hiç üzmeyin. Peygamber efendimizin dediği gibi bir "öf" bile demeyin. Cennet ancak, onların rızası ile size nasip olacaktır.

 

Rabbim ölmüş analarımıza, babalarımıza ve tüm rabbime kavuşanlara rahmet eylesin. Mekanları cennet bahçesi olsun. Yattığınız yer nur olsun güzel anam, biricik babam.

 

Hadi, kalın sağlıcakla...