Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Murat HEKİM


ÖNCE ÜSLUP!


Biz çoğu zaman kime, neyi, nerede ve nasıl söylemek gerektiğini bilemiyor, kaş yapalım derken göze zarar veriyoruz. Belki de farkında olmadan göz çıkartıyoruz. Konuyu daha iyi anlamak adına, lafın etrafında fazla dolanmadan sizlerle şöyle bir kıssa paylaşmak istiyorum.

Padişahın biri, rüyasında, dişlerinin önden arkaya doğru döküldüğünü, yemek yiyemez hale geldiğini görür. Canı sıkılan padişah, gördüğü rüyanın yorumunu yaptırmak üzere derhal saray tabircilerini huzuruna çağırtır.

Rüyasını anlattıktan sonra tabirci başına:

“Hele bir söyle, bu rüya hayır mıdır, şer midir? Neye işarettir?” diye sorar. Tabirci başı hiç düşünmeden:

“Maalesef şerdir padişahım!” der ve sözlerine şöyle devam eder:

“Uzun yaşayacaksınız; ama ne yazık ki gözlerinizin önünde bütün yakınlarınızın birer birer ölüp sizi yapayalnız bıraktıklarını göreceksiniz.”

Tabirci başının bu yorumu, padişahın gönlünde adeta soğuk rüzgarlar estirir. Bir anlık sessizliğin ardından padişah hiddetle kükrer:

“Tez atın şunu zindana atın, felaket tellalı olmak neymiş öğrensin!”Muhafızlar, tabirci başını yaka paça götürüp zindana atarlar.

Padişah, bu kez huzurundaki diğer bir tabirciye dönerek:

“Sen söyle bakalım, rüyamın tabiri nedir, hayır mıdır, şer midir?” der. Tabirci sükunet içinde bir müddet düşünür, sonra birden yüzü aydınlanır ve tane tane konuşmaya başlar:

“Hayırdır padişahım, hayırdır!” der. “Bu rüya, bütün yakınlarınızdan uzun yaşayacağınızı ve daha nice seneler ülkenizi huzur ve saadetle idare edeceğinizi gösterir.”

Bu habere çok sevinen Padişah, tabirciye iki kese altın ihsan eder. Olup biteni başından beri izleyenler ise, şaşkınlıkla tabirciye şu soruyu sorarlar:

“Aslında sen de,  tabirci başı da aynı şeyi söylediniz. Padişah neden onu cezalandırdı da seni mükafatlandırdı?”  Tabirci şöyle bir tebessüm ederek:

“Elbette aynı şeyi söyledik; fakat öyle zaman olur ki, ne söylediğinden ziyade nasıl söylediğin ve kime söylediğin daha mühimdir.” diyerek  çok önemli bir inceliğe ve nezaket kuralına dikkat çeker.

Ama nerde?  Biz öyle miyiz?  Değiliz!  Biz; ne düşünmeyi, ne de düşünerek ve konuşmayı becerebiliyoruz. Hele hele yutkunarak konuşmayı hiç bilmiyoruz. Dilin önünde kemik yok ya, öylesine sallayıp duruyoruz. 

Özetle ifade etmek gerekirse  insan, ne söylediğine ve hangi zamanda söylediğine dikkat etmeli. Ayrıca insan,  nerde konuşmak, ne zaman susmak, ne söylemek ve  neyi söylememek icap ettiğini asla göz ardı etmemelidir.