Aylardır bütün dünya korona virüs mikrobu ile uğraşıyor. Bu görünmeyen bir savaş. Bu küresel bir savaş. Bu savaş bütün dünyada aynı anda başladığından her ülke kendi başının çaresine bakmak zorunda kaldı. İlk başlarda ülkeler birbirlerinin sağlık ürünlerine el koyma yoluna bile gittiler. Maske savaşına dönüştü. Burada en garip olan ise, diğer ülkeler bu kaos karşısında milli duruş sergileyerek bir ve beraber olurken, ülkemiz yine kaos fırsatçılarının ihaneti ile karşı karşıya kaldı. Adeta bu kaosu atlatamamamız için hain bir cephe oluşturdular. Devletin verdiği verilere inanmayıp, hiç utanmadan, sıkılmadan TV ekranlarına çıkıp nasıl olurda bizde bu kadar az vaka olur diye programlar yapmaya başladılar. Bu kaostan bile siyasi rant elde etme uğruna küçüldükçe küçüldüler. Ellerinde hesap makinaları ile her akşam görsel medyada hesap kitap yaparak tabut saymaya başladılar.
Oysa gün birlik ve beraberlik günü idi. Gün tabuttan siyasi rant elde etme günü değil, bu kaosa karşı birlikte mücadele günü idi. Yalan ve hain programları yüzünden diğer televizyonlardan kovulan ne kadar nesli tükenmiş sapık varsa, hepsi o malum TV kanalında birleşmiş kin ve nefret kusuyorlar. Ama ne oldu? Hainlerin bütün planları yine başlarına yıkıldı.
Korona mücadelesinde Türkiye başarısız olsun diye bekleyenlere karşı Türkiye bu mücadelede tarih yazdı. Planları tutmadı. Bu planın baş senaristleri İçişleri Bakanlığının genelgelerini hiçe saydılar. Ulaştırma araçlarının doluluk oranı yüzde elliyi geçmeyecek talimatına rağmen, otobüs ve metrobüs sayısını azaltarak ulaştırma araçlarını tıklım tıklım doldurup enfekte olan insan sayısını artmasına neden oldular. İstanbul Büyükşehir Belediyesi her zaman ki gibi devletine karşı tavırlarını burada da pervasızca devam ettirdi. Böylece kaosa destek verenler ellerini ovuşturarak devlet sınıfta kaldı yaygarasını koparacaklardı. Planları burada da tutmadı. Devlet ulaşıma el koydu.
IMF’den para alınmadan bu kaosu halledemezsiniz algısı ile günlerce nara attılar. Niyetleri sonunda devlet IMF’ye boyun eğdi diye düğün bayram etmeye hazırlanıyorlardı. IMF ise bize müracat etmeyen iki ülke var, Türkiye ve Rusya deyince, yine planları tutmadı. Yetmedi, kendi belediyelerinde paralel devlet gibi hareket ermeye başladılar, o plan da tutmadı. Adana’da 1000 yataklı sahra hastanesi tiyatrosu ile tarihe geçtiler. Kendi Genel Başkanlarına bile yalan haber açıklaması yaptırdılar ve ne yapan ne de yaptıranın yüzü bile kızarmadı.
Devletin parası yok yardım topluyor dediler, toplanan para Devletin dağıttığı 200 milyar TL bin yüzde 2 si bile değil. Sonra kendileri fitre toplamaya kalktılar. Bu planda tutmadı. Devletin kendi vatandaşını özel ambulans uçak ile yurt dışından getirmesini bile kıskanarak çok zavallı duruma düştüler. Bundan gurur duymaları gerekirken sara nöbetine tutulmuş gibi ayılıp bayılmaya başlayıp açıklamaları ile adeta kin kustular kin.
Türkiye bu mücadelede her şeye rağmen tarih yazarken, diğer 55 ülkeye de yardım uçakları gönderiyor. ABD ve Avrupa ülkelerine her gün yeni yeni kargo uçakları kalkıyor. Bundan da gurur duymaları gerekirken, bu hayırseverliği de karalamaya çalıştılar. Bütün dünya bizi izlemeye devam ederken, Türkiye bu jestler ile dünyaya ince mesajlar iletme çabasında olduğunu da anlamak istemediler.
Bütün planlar tutmayınca Diyanet İşleri Başkanına saldırıya geçtiler. Diyanet İşleri Başkanı yüce dinimizin ve yüce kitabımız Kuran’ın ayetlerini okuyunca yine saldırıya geçtiler. Diyanet İşleri Başkanının görevi bu mübarek günlerde Kuran’ın ayetlerini ve Peygamberimizin sünnetlerini hatırlatmayıp da sadece sizin hoşunuza gidecek diye ibneliği mi anlatacaktı? Bir de çıkmışlar aynı şarlatanlar darbe korkusu vermeye çalışıyorlar. Ne dedi İçişleri Bakanı; “Ah keşke, bu sefer 15 Temmuzu da çok ararsınız.“ Soylu ne derse o. Planlar bir türlü tutmuyor. Çünkü onlar bir şeyi unutuyorlar. ALLAHIN PLANINI.
