"Devşirme" denince, Ormanlı'nın kullandığı bir çocuk toplama/ seçme ve eğitme yöntemi geliyor aklımıza. Osmanlı'dan önce bu eğitim sistemini uygulayan başka devletler de olmuştur, mutlaka. Ama, "devşirme" kavramını dünya siyaset tarihine kazandıran, Osmanlılardır.
İmparatorluğun yükselme dönemindeki en önemli askeri gücü olan Yeniçeriler, özellikle Balkanlardaki Hıristiyan halklardan ergenlik öncesi yaşlarda seçilen, yaşıtlarına göre gürbüz ve zekî çocuklardan oluşuyordu. Bunlara, verildikleri ailelerin yanında Osmanlıca ve Müslümanlığın kuralları, Osmanlı gelenekleri öğretiliyor; Müslümanlığın diğer dinlerden üstün olduğu fikri telkin ediliyordu. Yeniçeri askerlerinde; zaman içinde, geldikleri asıl kültürün, aile köklerinin izleri kayboluyor; kendileri köksüz, merhametsiz/ acımasız askerî âletler haline geliyorlardı. (Orta Asya Türk kültüründe "mankurtlaştırma" olarak tanımlanan durumu hatırlayalım). Yeniçerilerin hayatlarının anlamı, savaşta ölürlerse öbür dünyada şehitlik mertebesine ulaşmak; ölmezlerse elde ettikleri yağma ganimetleriyle bu dünyada zengin olmaktı.
*
Bu kavram tanımı çabasından sonra, başlığa koyduğum "(post)modern devşirmecilik"le neyi kastetmek istediğimi, (örneğin) ABD'nin tüm dünyada uyguladığı devşirme pratiğini ele alara kısaca irdelemeye çalışayım:
Emperyalist ABD için, tüm dünya, tüm ülkeler ve tüm toplumsal kurumlar DEVŞİRME alanlarıdır. Sözkonusu bu (post)modern devşirmecilik; bilimden sanata; siyasetten bürokrasiye; yargıdan spora kadar tüm toplumsal alanları kapsar. Burada, Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı sürecinde söylediği o müthiş söze atıfla diyebiliriz ki: "HATta devşirme yoktur, SATIHta devşirme vardır. O satıh da bütün dünyadır ve her kurumdur!"
Sağcısını da devşirir, solcusunu da. Türbancısını da devşirir, radikal türban karşıtını da. Kökten dincisini de devşirir, ateistini de. Tarikatçısını da devşirir, Atatürkçüsünü de. Kürtçüsünü de devşirir, Türkçüsünü de. Amerikancısını da devşirir, Amerika karşıtını da. Doğucusunu da devşirir, Batıcısını da. Kısakürek'ini de devşirir; Pamuk'unu da/ Schafak'ını da/ Livaneli'sini de. Fesli ve Cübbeli'sini de devşirir, Kavala'sını da. IŞİDcisini de devşirir, PKKcısını da. Siyonistini de devşirir, Antisemitini de...
Örnekleri çok daha artırabiliriz...
Yukarıda tasvir etmeye çalıştığım devşirmecilik fenomeninin bugünkü sosyal medya ortamındaki en tanınmış örneği, TROLLÜK olgusudur.
Emperyalist üst akıl/ üst çete, tüm toplumsal alanlardan kotardığı devşirmeleri/ trolleri aracılığıyla, (en az) dört atasözünü/ deyimi aynı anda uygulamaya koyar:
- At izini it izine karıştırır;
- "Tavşana kaç, tazıya tut", der;
- "Böl ve yönet" taktiğini uygular;
- "Canbaza bak!" der.
KÖR NOKTA KÖŞESİ
1. Üst akıl'ın/ üst çete'nin, (post)modern devşirmelerini el altında tutmak ve "hegemonya"sını (bu kavram için bakınız: Antonio Gramsci) sürdürmek ve pekiştirmek için kullandığı en belirleyici araçlar nelerdir?
- Para;
- Kariyer (tanınmış "artiZ" - en geniş anlamıyla - olma durumu) sağlama;
- "KASET!" (en geniş anlamıyla) tehditi.
2. Yukarıdaki makalemi, Hürses'te yayınlanmadan önce bir arkadaşıma gönderdim, fikrini almak için. Cevabını orijinal haliyle yapıştırıyorum:
"ABD diyelim Önce projeleri hazirliyor, sonra bu projeyi ugliyacak kadrolarini seçiyor, kadrolarini oluşturuyor, sonra basin ile oradaki toplumun beyini yikiyor, sonra dügmeye basiyor.
Bu programini önceden sezen güçleri de ya hapis ya da suikaslerle yok ediyor . Olay bence böyle işliyor. Gerci ayni düsüncedeyiz."