Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Olgun YÜKSEL


ROMA NASIL ÇÖKTÜ-2

ROMA NASIL ÇÖKTÜ-2


 

        Değerli okurlar, elbette buraya Osmanlı Nasıl Çöktü? diye başlık atacak olsam, Kuruluş Osman dizisini seyreden vatandaşımızın seyre başlamadan önce odanın ortasına at maketini koyup eline bir balta alıp, diğer aline de kalkan yerine kullandığı tepsi ile hayalinde yaşadığı savaşa hazırlanan yurttaşımızın yaşayacağı hayal kırıklığı ile  Osmanlı nasıl çöker sorusuna maruz kalmak herhalde pek akıllıca olmazdı. Zaten bu yurttaşımıza veya onun ardıllarına göre Osmanlı hiç çökmemişti. Mustafa Kemal geldi darbe yaptı. Osmanlı bitti. Öyle ya 600 yıllık imparatorluk birkaç ayda bitti. 4 Milyon kilometrekarelik sınırlarımızı da yaklaşık 700 bin kilometre karelik alana sıkıştırdı. Bunlar hep Mustafa Kemal’in işiydi. Bu kafaya Osmanlı nasıl çöktü? Anlatılabilir mi? O nedenle her imparatorluğun çöküş sebepleri aşağı yukarı aynı olduğundan ben aynı coğrafya da ki Roma’dan tekrar çok kısa kesitler vereceğim. 

        Roma hemen bitmedi. Kuruluşundan bitişine kadar yani 26 Mayıs 1453 tarihinde, İstanbul’un fethi ile son bulana kadar 2000 yıldan fazla varlığını sürdürmüş bir devlettir. M.Ö. Etrüksler tarafından kurulan Roma devletinin İmparatorluğa geçişi, yükselişi, gerileyişi, bölünmesi ve parçalanması derken yaklaşık 2000 yıllık bir tarihi geçmişi vardır. Etrüksler kimlerdi? O kısım ayrı bir muammadır. Batı da ki her devlet kendilerini Roma’nın mirasçısı olarak sayarken etrüksler konusunda ki genom araştırmalarını ise sonlandırmışlardır. Dahası mevcut araştırmalar sonrasında elde edilen bulguları da saklamışlar ve üstünü kapatmayı tercih etmişlerdir. Roma’yı kuran Romus-Romulusu aynı destanda iki kardeşi bir kurt büyütür. Tamamı anlatmam uzun sürecek,  devamı için  Google Hoca’ya bakabilirsiniz.  Kurt hangi milletin simgesidir? 

        Roma’nın çöküşünü anlatmak için ciltler dolusu kitaplar mevcuttur. Yazarının Adrian Goldsworthy  olan “ROMA NASIL ÇÖKTÜ, Bir Süper Gücün Ölümü” adlı kitabın bir yerinde bir paragraf çok dikkatimi çekti. 4. Yüzyılda Constantinpolis’te (İstanbul,  İmparatorluğun Roma’dan sonraki başkentidir) “Herhangi bir kişiye takas sorsanız, sizinle oğul’un (Hz.İsa) doğup doğmadığını tartışır. Ekmeğin kalitesi nasıl diye sorsanız, Baba (Tanrı) daha büyüktür, Oğul (Hz. İsa)  daha küçük cevabını alırsınız. Bir hamama gitmek istediğinizi söyleseniz, Oğul (Hz. İsa) yaratılmadan önce hiçbir şey yoktu diye cevap alırsınız.” İmparatorluk, İsa Tanrı'mı, değilmi? kaosu içine giriyor, birbirinin rakibi  farklı mezhepler ortaya çıkarak hristiyanlık bölünüyor ve bölünmenin yarattığı iç karışıklıkların etkisinden de bahsediliyor. Sonuç olarak İmparatorların iradesi herkesi bir inanç etrafında birleştirmeye yetmiyor.

       Yetmez! Mümkün değil hatta imkânsız. Bunun tarihte örneği yok. Eğer siyasetçiler biraz tarih okumayı becerebilseler Dinin siyasallaştırılmasının nasıl felaketlere yol açtığını görebilirler. Dinin siyasallaştırılarak devlet zorlamasına sokulması,  liyakatin ölçeği haline getirilmesi doğrudan bölünmeye yol açar. Açmıştır. Halbu ki Laik devlet anlayışı bir ülkede farklı inançlardaki vatandaşlarını bir araya getirebilen ve aynı amaç etrafında birleştirebilen en önemli tutkaldır. Bu yazdıklarım tabi ki anlayabilenedir.

       ROMA’nın çökmesine neden olan etkenlerin en başında kavimler göçü yer alıyor. Romalıların Barbarlar olarak adlandırdıkları, kavimler, Germenler(Almanlar), Franklar (Fransızlar), HUNLAR ( Türkler) Dan’lar+Gotlar, Kuzey İskandinav Milletleri,  İsveç, Norveç Danimarka gibi) kavimlerin yerleşik Roma şehirlerini yağmalamaya ve geçim kaynaklarını yok etmeye başlaması, Roma’yı en büyük sınırlara ulaştığı dönemlerde parçalanma sürecine götürmüştür. Bu süreç İmparatorluğun devasa coğrafyasında garnizonların yok olmasıyla birlikte devlet otoritesinin de kaybolmasına neden olmuştur. Aynı coğrafya da halk her türlü talan ve zorbalığa açık hale gelmiştir.

         Değerli okurlar! Tarih’ten alacağımız dersler çoktur. Göç sorunun günümüzün en büyük problemlerinden biri olarak sadece başlıklardan biridir. Güney sınırlarımızda yer alan vilayetlerimiz deki demografik değişiklikler, gelecekte Roma benzeri, yaşayacağımız sorunların da habercisidir.  Camilerde görevli İmamlar Milletimizin varlıklarından maaş alır. Güney şehirlerimizin etkilendiği depremde ölen vatandaşlarımızın cenazeleri çok berbat kokarken aynı yerde aynı zamanda ölen Suriyelinin Cenazesinin mis gibi koktuğunu anlatan şarlatan (Tamamen uydurma ve yalandır) hakkında Diyanet ne yapacak? Çöküş önce kurumlardan başlar. Milletimize din üzerinden Arap milliyetçiliğinin dayatılması en önemli beka sorunumuz haline gelmiştir. Mabetlerimiz bu kafalardan öncelikli olarak kurtarılmalıdır. Cami görevlilerinin her vaazını sorgulamalıyız. Karşılarında ortaçağın cahil halkının olmadığını bilmeliler. Akıl dışı, bilime aykırı uydurma safsata anlatımlarına sorgulayarak meydan okunmalıdır. Gerçekçi bilgili kendini yetiştirmiş İmam Hatiplerimizi bunlardan ayrı tutarak ve haklarını yememek kaydıyla, bahse konu şarlatan gibi kendilerine Din Adamı sıfatını takınmış hoca, şeyh, şıh gibi isimlerle anılan müptezeller yüzünden gençlerimizi kaybettik ve kaybetmeye devam ediyoruz. Günümüz de ülke siyasetine de hâkim olan bu zihniyet zannediyor ki her oy veren kendileri gibi düşünüyor. 

       Halkımızla doğrudan ve topluca münasebeti olan tüm meslek kuruluşları ve siyasetçiler kendilerine çeki düzen vermeliler ve bilmeliler! Sizler bu ülke de sadece azınlıksınız. Asl olan halktır. Bilin istedim. Kalın sağlıcakla…