Bugün, 11 Kasım 2025 Salı

Mehmet Ali AYDIN


RÜŞVET

RÜŞVET


 

Hz. Peygamber Abdullah bin Revaha'yı mahsul ve meyve rekoltesini titiz şekilde tahmin edip yarı yarıya teslim etmesi için Hayber'e gönderir. O da tahmin ve taksimi adil şekilde yapar. Yahudiler hanımlarının ziynetlerini toplayıp: "Bunlar senin olsun, taksimatta bizi kayır, göz yum" dediler. Bunun üzerine Abdullah: " Ey Yahudi topluluğu! Vallahi siz bana göre Allah'ın en sevimsiz ve iğrenç yaratıklarısınız. Bana teklif ettiğiniz ücret, bir rüşvettir. Rüşvet ise haramdır. Biz rüşveti ağzımıza koymayız," dedi.

Yahudiler Abdullah bin Revaha'nın bu tavrını takdir ettiler ve rüşvetin kendilerinde de haram olduğunu söylediler.

Hz. Ömer'in bildirdiğine göre Hayber gazvesi günü idi. Ashab'dan bir grup geldi ve: Falanca şehiddir. Falanca da şehiddir, dediler. Sonra bir adamın yanından geçtiler. Falanca kimse de şehiddir, dediler.

Hz. Peygamber ise: "Hayır ben onu, ganimetten çaldığı bir hırka veya aba içinde cehennemde yandığını gördüm" buyurdu.

Şehitlik, kişinin pek çok günahına kefaret olduğu halde hıyaneti ve kul hakkını ortadan kaldırmaz.

Neymiş efendim:” Kul hakkını ve ihaneti hiç bir şey affettiremezmiş!..”

Kul hakkı nedir? Kişinin hak etmediği halde, başkalarının sahasına girmektir. Birinin malını gasp edersiniz birinin yerine hakkınız olmadığı halde tanıdıklarınız olur, onların tavassutu ile sizden daha fazla o işin ehli ve layığı olanların yerine gelirsiniz. Hak etmediğiniz ve hakkını veremediğiniz bir makam ve mevkiiyi büyüklerinizin işgüzarlığı sayesinde elde edersiniz. 

Mesai saatlerinde mesainizin hakkını vermezsiniz, mesai saatlerine dikkat etmezsiniz. Ticaret erbabısınız ve alım ve satımda haksız kazanç sağlar insanları soyarsanız. Ev halkı içinde bile adaletsiz davranırsanız. Çocuğunuzun birine farklı diğerine farklı davranırsanız. Trafikte başkalarını rahatsız edecek şekilde araç kullanır kural ihlali yaparsanız. İşaret ve işaretçilere uymazsanız. Önünüzde seyir halindeki araçları sırf hızlı gidebilmek için çeşitli işaretlerle rahatsız ederseniz, onu panikletirseniz.

Say say bitiremezsiniz, bunların hepsi kul hakkına girer ve hakkına girdiğiniz insanlarla helalleşmeden bundan başka günahınız olmasa bile cennete giremezsiniz. Haktan ve hukuktan bahsetmek için önce kendimizin hak ve hukuk konusunda samimi ve düzgün olmamız gerekir. Başkalarını suçlamak suretiyle girdiğimiz kul haklarından kurtulmamız da mümkün değildir.

Bu konu hepimizi bir vicdan muhasebesine çağırmalıdır. Hayatımız boyunca bilerek ya da bilmeyerek ne kadar kul hakkına girdik hiç düşünebiliyor muyuz?

Amir ya da memur iken, devletin bize verdiği maaşın hakkını verebilecek kadar mesai harcadık mı? Yoksa mesai dolsun maaş gelsin mi yaptık?

Amir konumunda isek memurlarımıza karşı tavırlarımız nasıldı? Onları hoşnut ettik mi? Üzdük mü? Haksız yere tayinlerle uğraşıp onları mağdur ettik mi? Atama yaparken benim adamım, bakanın adamı, başkanın adamı diyerek kayırdık mı? Yoksa hak edeni o makam ve mevkilere getirdik mi?

Üzerimize vazife olmadığı halde başkalarının işlerine müdahale ettik mi? 

İşlerimizi yaparken Allah rızasını mı gözettik, yoksa kendi makam ve mevki hırsımızı tatmin edip ve o makamı kullanarak şan ve şöhret peşinde mi koştuk?

Aynı makam ve mevkie talip olan başka insanları makam ve mevki uğruna karaladık mı? Kusurları ortaya döktük mü?

Daha pek çok sorular sorabiliriz aslında kendimize ama zaten bunlardan bir kaçına cevap vermekte zorlanıyorsak, verdiğimiz cevaplardan vicdanımız rahatsızlık duyuyor, cevaplarımız bizi tatmin etmiyorsa, diğer sorulara geçmenin bir anlamı yok!

Özellikle bu dönemde ilgililerle ilgili yukarıdaki sorularla ilgili pek çok söylenti ortalıkta dolaşıyor.

Son söz bu memleketin ihtiyacı olan Ak Partiyi de en çok zararı onun atadığı Ak Partili geçinen bürokratların ve parti teşkilatlarında ki ehliyetsiz kişilerin verdiği de unutulmamalı. Bizler fanatik partili ya da siyasetçi değiliz. Bunu söylerken kendimden bahsediyorum. Yaş itibarı ile kemale erdik, şimdiye kadar olmadığı gibi bundan sonrada siyasilerden şahsım ve yakınlarım adına bir beklentim yoktur ve de olamaz. 

Kuruluşundan beri Ak Partiye oy veriyorum. Bu onun politikalarını destekliyorum anlamı taşımıyor. Oy vermemin tek nedeni onun döneminde diğer farklı düşündeki insanların hak ve özgürlüklerine müdahil olmadıkları gibi biz Müslümanların da önündeki engelleri kaldırmasıdır dinini insanların özgürce yaşamasına imkan sağlamasıdır.

Ben biliyorum ve eminim ki CHP ve yandaşları iktidara gelirse diğer farklı düşüncelere müdahale etmeyecekler ama İslami ne kadar değer varsa onlarla mücadele edecekler ve Müslümanlara kan kusturacaklardır. Bu nedenle benim anlayışımda CHP ve onun safındakilere asla ve kata oy yoktur. 

Ezcümle son olarak şunu da belirterek yazımıza son verelim. Uzun yıllar iktidarda olan ve bu süre zarfında memleketimize önemli hizmetlerde bulunan Ak Partili kadrolar ne yazık ki Fetö kumpasından sonra yavaş yavaş milleti değil kendilerini düşünmeye ve partiyi bir çıkar aracı ve dünyevileşme aracı olarak görmeye başlamış, çoğu yerde ehliyetsiz ve liyakatsiz adamları önemli yerlere getirmişlerdir. Alnının akıyla oraları hak eden düzgün insanları dışlamış ve örselemişlerdir. İsteyen olursa buna sayısız örnekler verebilirim.

Bu nedenle de son yerel yönetimler seçiminde millet onlara bir sarı kart gösterdi. Ne yazık ki hala birileri bunu anlamamış gibi davranarak aynı şekilde milleti görmezden gelirlerse bir dahaki seçimlerde kırmızı kart görmeleri işten bile değildir. Bundan sonraki çalışmalarında bunu göz ardı etmemelerini tavsiye ediyorum. Halka rağmen halkı yönetmeye kalkarsanız CHP gibi bir daha iktidar yüzü göremeyebilirsiniz.

Böyle giderse de bu milletin hakkına girer ve helalleşmenizde mümkün olmayabilir. Ayağınızı ona göre denk basın.