Bizim kültürümüzde Atasözlerinin büyük önemi ve değeri vardır. Her birisi uzun yılların birikimi sonucunda ortaya çıkmış birer hazine değerindedir. Öyleleri vardır ki, açıklaması için bir kitap yazılsa kâfi gelmez. Bu sözlerden birisi de, “aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsen bıyık” sözüdür.
Bu yazımda da aynen bu geçerli “yazsam bir bela yazmasam bir bela” sözü de belki bunu tam karşılamasa da hayatta kimseyi memnun edememenin en güzel ifadesi. Yazsanız birilerini mutlaka inciteceksiniz. Yazmasanız vicdanınızın sesini kısacaksınız.
Atalarımızın dediği gibi: “İki ucu b*kl* değnek” misali neresinden tutarsanız tutun birilerinin hoşuna gitmeyecek. Her neyse biz esas konumuza gelelim.
Ordu-Giresun karayolunu kullananların malumu olduğu üzere, yapım yılı 75-80 yıl önceye dayanan ve Melet Irmağı üzerinde yer alan iki köprüden eskisi olanın kullanım miadı dolmuş ve yenisinin yapılması gerekiyormuş. Bundan tabii bir şey olamaz. İnsan sağlığı, yol emniyeti ve güvenliği için gereklidir. Buna itiraz edecek akıllı çıkmaz.
Fakat yenileme çalışmalarına başlama tarihi oldukça ilgi çekici. Mayıs ayı seçilmiş ve köprünün yıkımına o ay başlandı. Bir yandan köprü ayakları için çalışmalar yapılırken bir yandan da hala köprünün yıkılmayı ve temizlenmeyi bekleyen kısımları var.
Yapım çalışmalarının altı ay kadar süreceği söylendiğine göre ve Ülkemizde hiçbir şeyin belirtilen tarihte bitirilemediğini söylersek en erken Ekim ayı sonunda bitmesi gereken yapım çalışmalarının en erken Kasım ya da Aralık ayında bitirilebileceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yok.
Mayıs-Kasım aralığı Bölgemizin her açıdan en yoğun olduğu dönem. Gerek transit geçişlerin gerekse bizim yöremizin her açıdan en yoğun geliş-gidişlerin olduğu bir zaman dilimi. Bir yandan fındık mevsiminin yaklaşması, diğer taraftan yaz mevsimi nedeniyle bölgemize gelecek ziyaretçiler, gezginler ve yerli yabancı turistler.
Gittikçe ihtiyaca cevap vermekten uzak şehir içi ulaşın yolları, artan araç sayısı nedeniyle artık İstanbul trafiğini aratmayacak yönde ilerleyen şehir içi ulaşımı zaten sıkıntı ve yetersiz iken şimdi birde trafiğin en yoğun olacağı mevsimde Melet Köprüsü inşaatı. Eskilerin tabiri ile buyurun cenaze namazına.
Özellikle günün belirli saatlerinde Giresun yönünde araç kuyruğu Sağra’dan başlıyor. Ordu yönünde Rus Pazarı mevkii, Çevre yolunda otobüs terminaline kadar uzanan araç kuyruğu, sürücüleri isyana zorluyor. Kaplumbağa hızıyla akan trafiğe birde kendi kuralını kendi koyan ve kuralsızlığı kural haline getiren terbiye yoksunu sürücüler eklenince iyice canı sıkılan sürücülerin bayramlık ağzını açmalarına neden oluyor.
Bu köprü yapım işi daha az yoğunluğun olduğu aylarda yapılamaz mıydı? Bu zamanlamayı kimler acaba niçin yaptı? İnsanın aklına başka başka düşünceler geliyor. Özellikle bu zamanlama acaba iktidar aleyhine bir kampanyaya dönüşsün diye özellikle mi yapıldı? Bunu planlayan görevliler bunu böyle düşünerek mi yoksa düşüncesizce mi planladılar?
Rahmetli amcam anlatmıştı. Uzun yıllar Almanya’da Hamburg şehrinde kalmıştı. Anlattığına göre Elbe nehri üzerinde bir köprünün aynı bizde olduğu gibi yenilenmesi gerekiyormuş. Almanlar köprüye yakın bir yerde boş bir yere köprüyü inşa etmişler. Bir gece yarısından sonra eski köprü kaldırılıp yapılan yeni köprü sabaha kadar oraya nakledilmiş ve sabah ulaşıma açılmış diye anlatmıştı. Bizde böyle bir şey olamaz mıydı? Ya da köprü yapımı daha kısa sürede ve mesela sonbaharda yapılamaz mıydı?
Velhasıl bu köprü yenileme işinin hem zamanlaması yanlış olmuş diye düşünüyorum. Ayrıca altı ay gibi bir zaman zarfında değil de daha kısa bir zaman diliminde yapılamaz mıydı diye düşünüyorum. Gerçi Organize sanayi yolu üzerindeki köprü alternatif olarak düşünülmüş ama oranın zaten kendine has bir yoğunluğu vardı. Şimdi daha da yoğunlaşarak aradaki trafikte alt üst olmuş bir vaziyette.
Bu yazıyı kaleme alırken başlık olarak aldığım “aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık” atasözü gereği yazı yazınca acaba dedim bu yazı ile yıllardır oy verdiğimiz partiyi tenkit edince bir sürü tanıdıklar var. Onları üzer miyim? Bir yandan da konuyu gündeme getirmesen sıklıkla o yolları kullanmak durumunda kalınca çektiğimiz sıkıntıyı yazmasam da olmaz misali iki arada bir derede kaldık.
Belki çoğu insanda benimle aynı düşüncede olup konuyu gündeme getirememenin sıkıntısı yaşıyordur diyerek onların sesini de duyurmak görevdir dedim.