Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Kemal MENCELOĞLU


SAKARYA TÜRKÜSÜ

SAKARYA TÜRKÜSÜ


Yıllar yılları kovaladı. Otuz sekiz yıl önce bu gün 25 Mayıs 1983. İmam-Hatip olarak görev yaptığım Kavak/Kazancı Köyünden Samsun İlahiyat Fakültesine gidiyorum. Yarım saatlik yürüme yoldan sonra yolda bindiğim kamyonla giderken arabanın radyosunda şöyle bir haber duydum:

“Şair, yazar ve fikir adamı Necip Fazıl KISAKÜREK bu gün hayata gözlerini yumdu” ifadesini duyunca içimden, yüreğimden bir parça koptuğunu hissettim. Kendisini görmedim, vicahi olarak tanımadım ama onu sayısız kitaplarından, yazdıkları gönül şiirlerinden, din-iman için verdiği mücadelesinden tanımıştım.

 

“Ben bir garip insanım

Ne tahtım var ne tacım

Tut elimden Allah ım

Yalnız sana muhtacım” deyişinden,

 

“Ne hasta bekler sabahı

Ne taze ölüyü mezar

Ne de şeytan bir günahı

Seni beklediğim kadar” söyleyişinden ve daha yüzlercesi hafızamda yer alan beyitlerinden tanırdım.

26 Mayıs 1905-25 Mayıs 1983 tarihleri arasında hayat süren bu büyük fikir ve düşünce insanı 78 yıllık ömrüne çok sayıda kitap, dergi ve her biri mana dağlarını sırtında taşıyan şiirler sığdırdı, vücuda getirdi. Allah ondan ve emsallerinden razı olsun.

Onun 1949 yılında İstanbul’dan Ankara’ya trenle gelirken Sakarya nehri etrafında seyreden yolculuk esnasında yazdığı o meşhur şiirini onun anısına sizlerle paylaşmak istiyorum. Türk Milletinin gençliği üzerindeki emekleri asla unutulmayacaktır. Mekanı ve makamı cennet olsun

 

SAKARYA TÜRKÜSÜ

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;

Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;

Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;

Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;

Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,

Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.

Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,

Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.

 

Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?

Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

 

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!

Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

 

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.

Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;

Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;

Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;

Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;

Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?

Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;

Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

 

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,

Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

 

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;

Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;

Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!

Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,

Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;

Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;

Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;

Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

 

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;

Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

 

Necip Fazıl KISAKÜREK

 

ÜSTAD NECİP FAZIL’A

Yaşadığın hayatın

Örnektir hep bizlere

Ne gelmişse içinden

Söylemişsin yüzlere

Gerçekleri haykırdın

Körelmiş çok gözlere

Takip etmek düşecek

Gayrı şimdi bizlere

 

Kemal MENCELOĞLU

25 Mayıs 2021