Covid-19 salgını belası dört bir yanımızı sardı.
İlk vakanın 31 Aralık 2019 tarihinde Çin’in Hubei eyaletinin Wuhan şehrinde tespitinden iki ay gibi çok kısa bir zaman içinde koronavirüs mikrobu hemen hemen bütün dünya ülkelerine yayıldı. Dünya Sağlık Örgütü 11 Şubat 2020 tarihinde bu salgını “Covıd-19 Küresel Salgını” olarak adlandırdı. Ülkemizde ilk vaka 11 Mart 2020 tarihinde görüldü.
11 Mart 2020 tarihinden bu yana bu illet salgın ile mücadele devam ediyor. Salgınla mücadele süreci bir hayli zor geçti ve zor geçmeye de devam ediyor. Çoğu vatandaşımızı koronavirüs salgınında kaybettik. Birçok vatandaşımız ise hem maddi hem manevi bu süreçte ciddi zarar gördü. Salgın ile mücadele bitmek bilmezken zamanla boyut değiştirerek bir de farklı varyantları ile karşımıza çıktı. Son 2 yıldan bugüne kadar adeta bir gerilim filminin bitmeyen bir sahnesindeki oyunculara döndük.
Salgın ile mücadele sürerken farklı ülkelerden farklı şekillerde aşılar oluşturuldu. Uzmanlardan aşı olun çağrısı yapılmaya devam ederken bu çağrıya uymayan kesim de bir hayli fazla olduğu gözlendi. Salgından kurtulmak için ise maske, mesafe ve temizlik kurallarına uymaktan başka çare yok. Vatandaş pandemiden önceki hayatını fazlasıyla özler oldu. Herkes korku ile yaşamaya alıştı. “Ya bulaşırsa”… Her şeyden korkak olduk. Rahat rahat gezmekten, yemek yemekten, kalabalık ortamlarda bulunmaktan ve sohbet etmekten. Kısacası her şeyden. Herkesin ise tek istediği ise bu salgından biran öce kurtulmak ve eskiye dönmek.
Pandemiyle mücadele etmek istiyorsak ve geleceğe daha sağlam bir şekilde ümitle bakmanın yanı sıra, geçmiş yıllarda olduğu gibi gelecek yıllarda da sosyal mesafesiz ve daha rahat bir dünyada yaşamak istiyorsak aşı olmanın yanı sıra maske, mesafe ve temizlik kurallarına uymaktan başka çare yok.
