Bugün, 26 Aralık 2024 Perşembe

Mehmet Ali AYDIN


SARIKAMIŞ FACİASI!

SARIKAMIŞ FACİASI!


 

Bir milletin geleceği geçmişinde gizlidir. Geçmişi ile bağlarını koparanların sonu da başka milletlere yem olmaktadır. Tarihin en köklü milletlerinin başında gelen milletimizin de oldukça uzun bir tarihi geçmişi vardır. Bu geçmişte acısı ve tatlısı ile yaşanmış olaylar yer alır. Milli varlığınızın devamı geçmişle olan bağlantınızın iyi anlaşılması ile mümkündür.

Bu olaylardan biri de şüphesiz tarihimizde “Sarıkamış Faciası” olarak geçen I. Dünya savaşında “Doğu Cephesi’nde” yaşanan olaylardır. Ordunun başında bulunanların basiretsizliği, öngörüsüzlüğü ve beceriksizliği yüzünden 60 bin vatan evladını donarak olmak üzere 76 bin vatan evladının bir macera uğruna şehit olduğu yerdir Sarıkamış.

22 Aralık 1914 tarihinde Doğu Cephesinde Rusları arkadan kuşatarak Kars’ı Ruslardan geri alma harekatının adıdır Sarıkamış. O sırada ordumuzun başında Enver Paşa vardır ve Doğu Cephesinde Rusların işgaline son vermek amacıyla hareket etmiş ama ordunun içinde bulunduğu durumu hesap etmemiş ya da edememiştir. Güney Cephesinden gelen ve üzerinde yazlık kıyafetlerle -30 derecede cepheye sürülen bu milletin şerefli evlatlarının donması ile sonuçlanan bir hezimet olmuştur Sarıkamış. 

Bunu bu günkü şartlarda evinde sıcacık ortamlarda yaşayan ve sıcacık yataklarında mışıl mışıl uyuyanlara bunu anlatmak belki de masal anlatmak olacaktır. Hele sosyal medya çocuklarına anlatmanız hayal satmak gibi olur. Fakat yine de biz tarihimizden haberimiz olması için dilimizin döndüğü kadar anlatmalıyız.

Anlatmalıyız, belki birkaç kişiyi de olsa olaya vâkıf ederiz de tarihten örnek ve ibret almasını sağlarız. Yoksa geleceğimiz bu günkü manzara itibari ile sisli ve karanlık. İnsanların tecrübesi geçmişteki yaşadıklarının toplamından ibaretse, milletlerin tecrübesi de geçmişte yaşadıkları tarihi olayların toplamıdır. Bu açıdan bakıldığından bizim tarihimizden zengin başka bir tarih yoktur. Tarih birliği ve bilinci de bizi birbirimize bağlayan önemli bağlardan biridir.

Sarıkamış olayları da bunlardan biridir. Bu milletin çocuklarının her türlü imkansızlıklar içinde bile memleketi, milleti, dini ve diyaneti için gözünü kırpmadan ölüme meydan okuyuşunun destanlarından biridir Sarıkamış. O soğuk kış şartlarında her türlü yokluk ve imkansızlığa rağmen ezeli ve ebedi düşmanı Moskof’a karşı öleceğini bile bile saldırmaktan çekinmemiştir bu vatanın evlatları. 

Günümüzün “sosyal medya” çocuklarına tarihimiz iyi anlatmalı ve onların milli bir şuurla şuurlanmalarına çaba göstermeliyiz. Henüz onun yaşlarında iken Sarıkamış’ın ayazında hayatını kaybeden vatan evlatlarının çektiği çileleri onların bugün rahat etmesi için çektiklerini beyinlerine kazımalıyız. Bugün çoğu zaman anne babalar onları en yakın markete bir şey almak için göndermekte zorlanırken ve sosyal medya denilen çukurlarda gezinirken, yaşdaşlarının Sarıkamış’ta, Çanakkale’de ve Kurtuluş savaşında cephelerde yokluk içinde savaştıklarını ve bu vatanı bize emanet ettiklerini kafalarına çaka çaka anlatmalıyız.

Bugünün emperyalist dünyasında yaşamanın yegâne yolu milli benlik ve şuurunu kaybetmeden çağa ayak uydurabilmektir. Onlarla rekabet edebilmenin yolu buradan geçiyor. Milli benliğini yitirenlerin sonu başka milletlere uşak olmakla sonuçlanıyor. İçimizdeki beyinsizlerin yüzünden bu sona uğramamak için bilinçli bir gençlik yetiştirmemiz gerekiyor. Bunu gerçekleştiremediğimiz takdirde uşak ruhlu insanlar yüzünden başımızın belalardan kurtulması mümkün değil. Son yaşadıklarımız bunun en güzel örnekleri. 

Yazımıza o dönemi yaşayanların anlattıkları anekdotlarla son verelim. Biri bizden biri karşı taraftan iki tanık bakın neler söylüyor:

Sarıkamış’ta dondurucu soğuk altında askerlerimizin durumunu Kurmay Subay Şerif Bey “Sarıkamış” adlı kitabında şöyle anlatıyor:

“Yol kenarında karların içinde çömelmiş bir asker, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyordu. Kaldırıp yola sevk etmek istedim. Beni hiç görmedi. Zavallı çıldırmıştı. Bu suretle şu lanetli buzullar içinde biz belki on bin kişiden fazla insanı bir günde karların altına bıraktık ve geçtik”.

Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkan Vekili Dük Aleksandroviç Pietroviç Sarıkamış’ta gördüklerine anılarında şöyle yer vermiş:

“İlk sırada diz çökmüş 9 kahraman. Mavzerleriyle nişan almışlar, tetiğe asılmak üzereler ama asılamamışlar… İkinci sırada cephane taşıyanlar var, sandıkları bir avuçlamışlar ki, kâinattan hırslarını almak istiyor gibiler. Öylesine kaskatı kesilmişler… Ve sağ başta Binbaşı Nihat. Dimdik ayakta, başı açık, saçları beyaza boyanmış, gözleri karşıda… Allahuekber dağlarındaki son Türk müfrezesini teslim alamadım. Bizden çok evvel, Allah’larına teslim olmuşlardı.”

Allahuekber dağları, 37 bin şehit verilerek aşıldı ve Sarıkamış kuşatıldı. Sarıkamış kuşatma harekâtı aşırı soğuk ve açlık yüzünden, hedef ele geçirilemeden, 5 Ocak 1915’de sona erdi.

Osmanlı Ordusu bu dağlarda, 60 bini donma sonucu tam 78 bin şehit verdi. Rus birlikleri de bu savaşlarda 32 bin askerini kaybetti.

Tekrar Sarıkamış'lar yaşamak istemiyorsak kendimizi, düşmanımızı ve dostumuzu iti tanımalıyız. Her an hazırlıklı ve tetikte olmalıyız. Günlük basit, kısır ve siyasi çekişmelerle bir yere varmak mümkün değil.