Sen bu kente bir anda secilip düştüğünde , sıradan insanlar uyurken, şair şiir yazar dertli düşünürken, işsiz sabah edemez, seven ah çeker, bazıları sıkıntılar ile güreş eder, halkta sıkıntı icinde sabah ederdi dersem geçmişe hakaret olur.
Herkes az çok bir şey verdi bu ile.
Bu halka bilgi ve ahlaki değerler yüklenmedikçe bu şehir olur ayakta dedim, olmaz diye endişe ettim, ama bu size kadar ayakta geldi ise artık koşmalı mus mutlu bundan sonra.
O yüzden hep derim ben, şurda az kaldı, namaz kılıp yalan diyen, haram yiyen, bir nesil geliyor, yakındır...
Yoksa kimse kendinden öncekilerin çektiği azabı çekmeden cennet mi düşünüyor?
Huzur arıyoruz. Umut arıyoruz, da ya biz neler arıyoruz.
Bizler Peki ne haldeyiz, iç huzur, güzel düşünceler yoksa hepsi de vitrinde mi?
Bizce sen beklediğimiz o başkan ol. Kalbiniz bu şehre atarken, ayaklar yürür, beyinler çalışır iken ve ecele rağmen, bıkmadan utanmadan burda mısın bizle?
Geldiğinde makama güzellik getirdin, gidersen boşluğu hissedilen olabilir misin?
Bu ile izler bırakan olarak. Sokak çocuklarını, işsizlerin sessizliğinin son bulması derim size başkan.
İnsanlar meyveli, çay gibi, ağır ateşte pişen kahve gibi.
Dostsa çok ağır vasıtasıyla zaman içinde. Bizler sırtında kerpiç taşıyan o peygamber ümmetiyiz.
Bizi makamların üstündekiler, karanlıkta gezenlerin anlaması zor, çokta zor. Çocuklar.