Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Arzu ŞENEL


SEN KİMSİN?

SEN KİMSİN?


Uzunca bir aradan sonra tekrar merhaba dostlar.

Evvela huzur, mutluluk, sağlık ve âfiyet diliyorum...

Herkesin her şeyi bildiği, her konuda âlim kesildiği bir zamandayız.

Şimdi bir sual etsem eminim üç beş cümle kurabilecek kadar bilgisi vardır çoğumuzun.

Bilgi sahibiyiz.

Ama bilge değiliz...

Her geçen gün bilgiyi belgeleyen diplomaların sayısı da artıyor.

Ama cehlini almıyor bu belge kimselerin...

Bir konuda eksik olmayı, bilmemeyi yakıştıramıyoruz/konduramıyoruz kendimize.

Nefs ve egomuz o derece tavan yani.

Ah Yunusum, Yunus olabilmek için aylarca "BEN BİLMEM" i zikrettirmişti Taptuk Şeyhim.

Ne diyordu Âşık Yunus

"İlim ilim bilmektir,

İlim kendin bilmektir,

Sen kendini bilmezsin

Bu nice okumaktır"

Oysa şimdi kimselerin kendini bilmek gibi bir derdi yok.

Haddini bilen zaten yok...

Hayır bu bir köşe yazısı olsa da bir köşeye çekilip konuşuyor değilim.

Hiçbir noksanlıktan azade değilim zira.

Sadece bu yolda dertli olan taraftayım hepsi bu.

Aslında yazacak çok şey birikti de bu bir girizgah mahiyetinde olsun bakalım.

İlk emri "OKU" olan bir dinin mensupları okumuyor!

Okuyan da okuduğunu zannediyor.

Biri çıkıp diyor ki: "Aslında başörtüsü yokmuş, öyle diyorlar."

E kim diyor?

Ve ben neden cevap vereyim ki aç kitabını oku...

Şu hayatın faniliği, her canlının ölümü apaçık gözümüzün önünde iken hâlâ açıp kitabımızı okumuyoruz.

Sahi neden?

Yani bu kitap sadece hocalar okusun, üzerinde konuşsun hatta yetmesin birbirini eleştirsin diye mi indi?

Miş gibi yaşamak kolayımıza geliyor!

Kitapta varmış/kitapta yokmuş.

Sen açıp okudun mu??

Hayır.

Neden?

Akşama kadar elinde telefon sosyal medyada paylaşım yap, yorum yaz, oku saatlerini geçir ama oturup iki satır kılavuz kitabını okuma..

Şaşırıyorum..

Cidden şaşırıyorum.

Yeni bir bulaşık makinesi aldığında bile kullanma kılavuzuna bakmadan kullanmıyorsun mübarek sen o makineden ve yıkayacağı bulaşıktan daha mı az kıymetlisin!?

Oku kitabını.

Üşenme.

Hacıya hocaya bırakma, kendin oku.

Bugün yaşamak, rahatça nefes almak için oku.

Kendini bulmak, bilmek için oku...

Seni en iyi kim bilir/tanır?

Elbet seni yaratan.

Öyleyse kendini O'ndan dinle...

Bir de detaylarda çok boğuluyoruz.

Sade yaşamakta huzur, tevekkülde.

Bir gürültü patırtı içinde debeleniyor sonra mutsuzluktan yakınıyoruz...

Ve bir de mutluluk peşinde koşanlar var.

Kedinin kuyruğunu kovalaması gibi...

Arıyor...

Bu arayışı fırsata çevirenler de var elbet.

E deli olmayınca akıllı nereden geçinecek değil mi ya?

Akıl satıyor günümüz insanı!

Sen kitabını okuma ben okur sana satarım.

Ben okur tekrar yazar yine sana satarım...

Mutuluk formülleri satanlar var!

Efendim şöyle şöyle olursan başarılı olursun.

Böyle böyle olursan mutlu olursun...

Sahi var mı böyle bir şey?

Biz bu dünyanın imtihan yeri olduğuna, cennetten kovulan babamızın ceza yeri olduğuna îman ediyor isek burada arşa uzanan bir mutluluk ve bu mutluluğun reçetesi mümkün mü?

Hepimizi farklı farklı melekelerle yaratmış Mevla, türlü kaabileyetlerimiz bir o kadar noksanlıklarımız var, "Haydi aslanım sen yaparsın!" demekle olur mu sahi, yeter mi?

Başarı, başarı, başarı...

Elbet..

Lâkin bizim asıl başarmamız gereken iyi bir kul iyi bir insan olmak değil mi?

Sadece kendimizi merkeze alan bu şişirilmiş başarı/mutluluk formülleri egomuzu beslemekten öte bir işe yarar mı?

Oysa okusak, oysa kendimizle ve Rabbimizle tanışsak/barışsak ardı gelecek...

Başarı da huzur da mutluluk da...

Kendini bilen Rabbini bulur.

Rabbini bulan haddini bilir.

Rabbim haddini hududunu bilenlerden eylesin...

Efendim sürc-i lisan etti isek affola.

Kalın sağlıcakla...