Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Arzu ŞENEL


SİHİRLİ ELMA

SİHİRLİ ELMA


 

Kızımın ilkokul yıllarında beslenme çantasına elma koyardım. O zamanlar fast food alemi bu kadar coşmamıştı ama yine de okul kantininden abur cubur almak daha cazip geldiği için biraz kafa yorup hamle yapmam gerekiyordu..

Annelere gizli güçler ve ilham bahşediyor hakikaten Allah. Yani eğer bir derdiniz var ise…

Velhasıl böyle doğdu sihirli elma…

Nasıl yapılır peki sihirli elma; Özenle kırmızıları seçilmiş elmalar güzelce yıkanıp temiz bir bez yahut peçete ile üzerinden yıldızlar çıkana kadar parlatılır. Bu kadar kolay aslında.

Masaldaki sihirli elma ile karıştırmayalım lütfen.

Babalar kızlarının ilk kahramanı olsa da masallarını anneleri yazar… Siz de yazın bu sözümü bir kenara.

Her sabah kızım önlüğünü giyerken -elbette ki ona göstermeden- parlattığım elmayı “işte sihirli elman hazır” deyip verirdim eline. Gözleri parlardı elindeki al yanaklı gibi.

Bu sihirli elmanın tarifini istemişti sonradan arkadaşlarının anneleri..

“Arzu Hanım sihirli elmayı nasıl yapıyorsunuz?” sorusuna tebessümle cevap vermişliğimiz vardır okulun öğle arası vakitlerinde.

Sabahları da kahvaltı yapmadan çıkmasınlar diye marul saçlı, patates kaşlı, domates dudaklı güzeller güzeli tostlar hazırlamışlığımız olmuştur hani.

Sadece sağlıklı beslensinler diye değildi sanırım bunlar, bir anne olarak hayatımın en keyifli zamanlarıydı.

Onların gözlerindeki mutluluk için bir hal dolusu elmayı parlatabilirdim!

Yok yaptım edim diye demiyorum bunları, annelere gönderilen ilhama gözümüzü gönlümüzü açalım diye…

Elbet babalar da.

Hiçbir çocuk anne babasını seçerek dünyaya gelmiyor maalesef.

Demiştim ya masalları anneler yazar diye.

Ben anneler hep güzel masallar yazar sanırdım. Bütün çocukların elmaları sihirli, tostları gülümser sanırdım sabahları.

Elmalarını parlatmak şöyle dursun bazıları göğündeki yıldızlarını bile söndürürmüş oysa evlatlarının.

Mavi bir gökyüzü, durgun akan bir dere ve yanında elma ağaçları çizemezmiş bazı çocuklar.

Anne ve babalarının kara kaplı defterinde aklımızın hayalimizin bile alamayacağı karanlıkları resmedebilirmiş bazı çocuklar.

“Daha ne kötülüğün kaldı ki görmediğimiz?” sorusuna, dünya masum çocukların kalemi ile cevap verebilirmiş meğer…

Cennetin ayaklarının altına serildiği kadın değil miydi anne?

Oysa böyle aşağılık varlıkları cehennem bile kabul etmeyecek!

Elmalı davası, o iğrenç dava hepiniz gibi benim de iyi ve güzelden yana umutlarıma indi bir balyoz gibi.

O iğrenç insan müsveddelerini serbest bırakan adalete mi emanetiz biz şimdi?

Ardı arkası gelmeyen kadın cinayetleri, şiddet ve çocuk istismarları..

Hayır bu adalet değil.

Gaziantep’te baklava çalan çocukla, çocuğuna cinsel istismarda bulunan anne babayı aynı terazi kefesinde tartamaz adalet!!!

İdam getirin. Onu yapamıyorsunuz bari artık hadım yasasını getirin!

Gerile gerile oturduğunuz ceylan derisi koltuklar size bu kadar mı unutturdu insan olduğunuzu?

Şaşırtın. Lütfen artık şaşırtın bizi!

Bizden yana, iyilikten yana, yarınlardan yana, hukuktan adaletten yana bir şeyler yapın.

Yapanın yanına kalmasın!

“Ölmek istemiyorum” diye haykıran kadınların cenaze namazları kılınmasın artık.

Masmavi gökyüzü resmetsin bütün çocuklar!

Gece karanlıktan korkmasınlar.

Yıldızları parlasın, ay dedeli masallar işitsin kulakları sadece…

Güzel masallar yazsın annelerin elleri, sihirli elmalar yapsın.

Ve lütfen evlenmeden önce psikolojik test yapsın devlet!

Üreyebilen herkes anne baba olmasın!!!!

 

Sürc-i lisan etti isek affola.

Kalın sağlıcakla…