Bugün, 19 Mart 2024 Salı

Mehmet Ali AYDIN


SİZ HİÇ ENGELLİ OLDUNUZ MU?

SİZ HİÇ ENGELLİ OLDUNUZ MU?


“Adımlarımızın biçiminin ne önemi var, mühim olan yürüyüşümüzle sevgi ve dostluk köprüsünü geçmektir.”

İçinde bulunduğumuz aralık ayının 3. günü “Dünya Engelliler Günü” olarak kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler 1992 yılından beri bugünün engelliler günü olarak kutlanmasını kabul etmiştir. Bundan amaç bir günde olsa engellilerin durumuna dikkat çekmek ve onları gündeme taşımaktır.

Çevremize baktığımızda pek çok insanın çeşitli nedenlerden dolayı engelli olduğunu görmemiz mümkün. Bir kısmı doğuştan, bir kısmı çeşitli nedenlerden dolayı zihinsel ya da bedensel olarak engellidir ve hayatlarını sürdürebilmeleri bir şekilde başka insanların yardımıyla mümkündür.

İnsanın kaybettiğinde önemini anlayabildiği en önemli şeylerden biri de hasta olmadan sağlığının kıymetidir.

Hani Nasrettin Hocamız ağaçtan düşünce herkes bir akıl vermeye kalkınca benim derdimden ancak ağaçtan düşen biri anlar bana ağaçtan düşen birini bulun demiş ya. Engelinin halinden de en iyi engelliler anlar.

Fakat şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Ordu Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın bir projesi olan “EDES” yani Engellilere destek projesi kapsamında katıldığım birkaç etkinlikte onların dünyasına şahit olma fırsatım oldu ve onlar kendilerine gösterilen küçük bir ilgiden büyük bir mutluluk duyuyorlar.

Yapılan bir araştırmaya göre nüfusumuzun %12.3 ü engelli bu da yaklaşık dokuz milyon insan demek. Kadınlarda bu oran %13,5, erkeklerde %11,1 olarak tespit edilmiş.

Toplumumuzda engelli insanları hakir görenlerin oranı %3,8, onlara acıyanların oranı %56,1 ve onlara yardımcı olmaya çalışan ve dost olanların oran ise %41,1 olarak tespit edilmiş.

Biz sağlıklı insanlar, her zaman böyle sağlık olabileceğimizi düşünüyorsak yanılıyoruz demektir. Hani bizde bir söz vardır;” Düşmez, kalkmaz bir Allah” diye. Allah korusun çeşitli nedenlerden dolayı bir gün bizimde engelliler kervanına katılmayacağımızı kimse söyleyemez.

Bu nedenle sağlıklı günlerimizde engellilere karşı görevimiz yerine getirirsek, aynı durumda başkalarından yardım isteme hakkımız olur.

Elimizde fırsat ve önümüzde zaman varken sağlığımızın kıymetini bilip onun sadakasını vermeliyiz. Onunda sadakası engelli ve hastalara gereken ilgi, alaka, sevgi ve şefkati göstermek ve yardımcı olmaktır. Dinimizde “Tefekkür” etmek vardır. Tefekkür insanın kendini, günahlarını ve Allah’ın yarattıklarını düşünmesi ve ondan ibret almasıdır.

İnsan olarak bazen de kendimizin de bir engelli olabileceğini tefekkür etmemizde fayda var sanıyorum ki o zaman engellileri daha iyi anlayabiliriz.

Kendimize aşağıdaki gibi sualler sorup onların cevaplarını düşünmemiz ve beyin jimnastiği yapmamız onları daha iyi anlayabilmemize yardımcı olur sanıyorum.

Mesela:

Siz hiç tekerlekli sandalyede koşmayı denediniz mi?

Siz hiç gözlerinizi bağlayıp, sevdikleriniz, annenizi, babanızı ve kardeşlerinizi görmeyi denediniz mi?

Siz hiç kollarınızı bağlayıp, birinin sizi yedirmesini, su içirmesini beklediniz mi?

Siz konuşamayıp, şarkı söylemeyi denediniz mi?

Siz hiç duymayıp, deniz kıyısında martıların sesini dinlemek istediniz mi?

Siz zihinsel engelli yerine geri zekâlı ya da deli demeyi mi tercih ediyorsunuz?

Siz hiç engelli bir yakınınıza, arkadaşınıza baktınız, ilgilendiniz, ona yardımcı oldunuz mu?

Siz hiç küçük bir çocuğu tekerlekli sandalyeden alıp belediye otobüsüne ya da dolmuşa bindiniz mi?

Bu soruları istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz önemli olan soruların çokluğu değil onlara verebilecek cevabınızın ne olduğudur.

Ayrıca bende dahil vereceğimiz cevaplar samimiyetinizin de bir testi olacaktır.

Yakarda belirttiklerimiz engelli oldukları belli olan ve engelli olarak kabul ettiklerimizdir. Bir de toplumumuzda engelli olduğunu kabul etmeyen engelliler var ki, onlara ayrı bir paragraf açmak gerekir.

Aslında önemli olan insanın herhangi bir eksiklikten dolayı engelli olması değildir. Yaşadığımız çevre ve toplumda sevgi, dostluk, arkadaşlık, yardımseverlik, hoşgörü ve anlayış yoksa asıl engel odur. Bunlardan kendisinde bulunmayan insan engellidir.

Kendimize bakalım, çevremize bakalım bu tür engelli pek çok insan görürüz. Asıl tedavi edilmesi gerekenler, insanlık değer ve haysiyetinden yoksun olanlardır.

Üç günlük dünyada kendisinden başka dostu, kendisinden başka arkadaşı olmayan ve egolarından başka sermayesi olmayanlar gerçek engellilerden daha engellidirler.

Bu nedenle gerçek engellilerden ziyade bu marazi engellileri kurtarmak ve tedavi etmek gerekir. O zaman ancak engellileri gerçekten anlayabiliriz.

Bu vesileyle bütün engelli dost ve kardeşlerime daha sağlıklı ve mutlu bir hayat diliyorum.

Not: Bu yazıyı 2014 yılı 3 Aralık günü kaleme almışım. Bugün “Dünya Engelliler Günü” olması nedeniyle bir kez daha paylaşayım istedim.