"Ey iman edenler, izden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah, onların yerine, Kendisinin sevdiği ve Kendisini seven, müminlere karşı son derece alçak gönüllü, inkarcılara karşı da son derece gururlu, Allah yolunda cihat eden ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan bir toplum getirecektir. Bu, Allah'ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah'ın lütfu ve ihsanı çok geniştir ve O her şeyi bilir."
"Sizin dostunuz sadece Allah, Peygamber'i ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazlarını kılan, zekatlarını veren müminlerdir."
"Kim, Allah'ı, Peygamber'ini ve inananları dost edinirse bilsin ki, gerçek galipler Allah'ın dostlarıdır."
(Maide suresi 54-55-56. Ayetler)
Ölçüler belli, kimlerle dost olacağınız apaçık işaret edilmiş. Şimdi isteyen istediğini dost edinebilir. "Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" diyen filozof belki Müslüman değildi ama ölçü değişmiyor. Kim ki batıl din mensupları dost ediniyorsa bilsin ki onlar gerçek dost değil. Eğer siz onları gerçek dost olarak görüyorsanız, o zaman siz gerçek Müslüman değilsiniz.
Bir sözleşmenin iptaline bu kadar gürültü koparıp ona sahip çıkarken, kendisine doğru yolu gösteren, her iki cihan saadeti sunan Allah'ın kelamına bu kadar sahip çıkmıyor ve onu anlayıp, hayatına uygulamıyorsa sözün bittiği yerdeyiz.
İslam bırak insana, hiçbir canlıya şiddet uygulanmasını şiddetle reddederken "İstanbul Sözleşmesi "inden medet umuyorsanız orada bir sakatlık vardır. Yüce Peygamberimiz "Kıyamet günü boynuzsuz koyum, boynuzlu koyundan hakkını alacaktır" derken hakkın ne kadar önemli olduğunu ve herkesin birbirinden hakkını alacağını söylerken bizim hak ararken "İstanbul Sözleşmesini" referans almamız ne garip değil mi?
Gerçek bir mümin, kitabını okur, anlamını bilirse karıncayı bile incitemez. Ama slogan Müslümanı olursanız, takım tutar gibi dindar olursanız her şeyi incitmekte bir beis görmezsiniz.
Müslüman kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapamaz. Yaparsa Müslümanlığını kontrol etsin.
Hepinize hayırlı pazarlar...
