Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Arzu ŞENEL


SOFT MÜSLÜMANLAR

SOFT MÜSLÜMANLAR


Nicedir yazayım mı yazmayayım mı derken haydi Bismillah yazalım bakalım..

Malum yanlışa “yanlış” diyemediğimiz garip bir zamandayız. Lâkin doğruyu söylemekle de mükellefiz. O sebeple emir büyük yerden…

Kısa bir süre önce “Başörtüsü aslında farz değilmiş ki…” cümlesine ve akabinde  “farz mı?” sorusuna muhatap oldum. Ve öyle zannettiğimiz gibi “cahil” olarak nitelendirebileceğimiz bir zümreden gelmedi bu cümle. Evvela şunu belirteyim ki başımıza ne gelir ise şu “-miş” gibi yaşamaktan geliyor. Hurafelere, sokak fısıltılarına rağbet ettiğimizin onda biri kadar rehber kitabımızı açıp okusak keşke. Aldığı bir telefonun kullanma kılavuzunu bile A’dan Z’ye en ince ayrıntısına kadar okuyan insanın hiç değilse ömründe bir kez, onu muhatap alıp gönderilen kitabını da anlayacağı dilden okuması gerekmez mi…

Yarın bir gün –miş’lerden değil kitabımızdan hesaba çekileceğiz. Klasik o günah bu sevap vaazı vermeyeceğim kimseye haddim de değil zaten. Hep dediğim gibi iğnem de kendime çuvaldızım da… Herkesin bir Rabbi var.

Amma ve lâkin sokaklara çıkılmaz, düğün derneğe varılmaz oldu. Tesettürden bahsetmiyorum. Başörtüsü olsun ya da olmasın kadınlarda bir teşhir, çıplaklık furyası var. Hiçbir örtü yetmiyor bu çıplaklığı örtmeye…

Gelinliğin bir edebi asaleti vardı hani. Beyaz saflığın timsali idi. Moda kisvesi altında gelinliklerimizin, gelin kızlarımızın o masumiyetini de çaldılar. Bunu din penceresinden söylemiyorum. Her medeniyette çıplaklık aynı kefededir. Çıplaklık medeniyet değildir!

İstiklal Marşımızın yazarı Üstad Mehmet Âkif ne güzel söylemiş: “Medeniyet dediğin açıp saçmaksa bedeni, desene hayvanlar bizden daha medeni.”

İnsanın bedenini sergilemesi özgürlük değildir. Asıl özgürlük bedenine kimin bakıp bakamayacağını seçebilmendir!

Bu bir irade, bu bir olgunluk, kemalât ister.. Dün güzel bir söze denk geldim şöyle diyordu: “Teşhir etmenin altında yatan mantık saklayacak bir şeyim yoktan ziyade, gösterilecek başka bir şeyim yoktur. “ Evet aslında tam olarak durum bu ve çok üzücü.

Diğer yanda çıplaklık eğiliminin sadece kadınlarda oluşu da ayrı bir konu. Şimdi bunu söyleyince “yobaz” deyivermeyin rica ederim. Herkes tam tesettür dolaşsın demiyorum. Gönül ister. Nasıl ki herkes namazını kılsın, herkes güzel ahlaklı olsun, herkes insanlara faydalı olsun, tövbe etsin, cennete gitsin istiyorsam onun gibi bir istek bu. Ötesi Rabbi ile arasında.

Ama toplum ahlakı hepimizi ilgilendiren bir mevzu. Kimin ne hâli varsa görsün medeniyeti değildir bizim medeniyetimiz. Sokaklarında insanların açlıktan öldüğü batıdan öğrenecek de değiliz ayrıca medeniyeti!

Ne diyorum, aslında hata, günah, sonrasında tövbe bunlar güzel şeyler. Zaten kulluk da tam olarak bu. Zira biz melek değiliz. Ama sokakta ALLAH’a rağmen bir hayat türedi. Haddi hududu olmayan. Aşacak hududu kalmayınca Rabbinin emir ve yasaklarını sorgulayan!

Bu arada başörtüsü/tesettür farzdır! Ahzab Sûresi 59. âyet ve Nur Sûresi 31. Âyetler gayet açık ve nettir.

ALLAH aşkına yuva kuran, yepyeni bir hayata başlayan o masum tertemiz genç kızlara çok özür dileyerek söylüyorum mahremiyeti kalmamış, gecelik gibi gelinlikleri giydirmeyin. Ne oldu dantel, güpür gelinliklerin asilliği, zarafeti..

Tesettürlü geçinen hanımların da üstteki âyetleri tekrar okumasında fayda var ayrıca. Zira bir metre bez yetmiyor örtmeye bazılarını.

Bunca çıplaklığa seyirci kalan erkekleri..

Moda akımına kapılan çarpık muhafazakarları..

Ve dışarıda arz-ı endam etmekten, evinde kadın olmayı unutanları, nasip olur ise başka bir yazıya bırakalım…

Son olarak Tolstoy’un İnsan Ne İle Yaşar kitabını okumadı iseniz tavsiye olarak şuraya iliştireyim..

Dünyanın bütün nimetlerinden istifade ederek yaşamalı ama o nimetleri veren yokmuş gibi değil…

Ölçüyü kaçırmadan, insan onuruna yaraşır şekilde konup, göçmeli..

Giderken götüreceğimiz birkaç metre kefen bezi…

Sürc-i lisan etti isek affola.

Kalın sağlıcakla…