Taner ÇELENK

Tarih: 17.01.2023 07:10

SUÇA SÜRÜKLENEN CANLAR

Facebook Twitter Linked-in

Bu gürültü de ne böyle!

Neden böyle bağırıp çağrışmalar oluyor. 

Bana zarar verirler mi acaba bu kişiler. 

Burası çok karanlık bir yer. 

Gerçi yerim çok rahat. 

Şu bağrışmalar ve sarsıntılar da olmasa hayatım boyunca burada yaşardım aslında. 

Son zamanlarda daha bir şiddetlendi sesler. 

Çok korkuyorum!

Neler oluyor dışarda? 

 

Zaman geçtikçe daraldı yerim. 

Sanırım her geçen gün büyüyorum. 

Değişiklikleri hissediyorum kendimde. 

Ya daha da büyüyüp, buraya sığmayacak hale gelirsem. 

Alırlar mı acaba beni buradan.

Çıkmak istemiyorum ben. 

Korkuyorum! 

Ya o çok bağıranlar bana da zarar verirse. 

 

Neden aydınlandı burası? 

Beni neden alıyorsunuz? 

İstemiyorum çıkmak. 

Ağlıyorum, bağırıyorum, çığlık atıyorum ama beni dinleyen yok. 

Sanırım yeni hayatıma burada devam edeceğim. 

Beni kucağında tutan ve karnımı doyurmaya çalışan bu kişi kim acaba? 

Ne kadar da güzel bakıyor bana. 

Güzel bebeğim, annesinin kuzusu, meleğim diye seviyor beni. 

Bu kalın ses de kim? 

Hatırlıyorum bu sesi. 

Ben karanlık yerdeyken sürekli bağırıp çağıranın sesi bu.

Çıkabilirmişiz buradan, doktor izin vermiş. 

Şimdi bir şeye bindik bayağı da hızlı gidiyor. 

Beni seven kişi evimize geldik bebeğim dediğinde anladım artık burada yaşayacağımızı. 

 

İlk günler her şey iyi ve güzeldi. 

Evimiz kalabalık ve neşeliydi.

Ancak bir müddet sonra yeniden başladı karanlık yerdeki duyduğum sesler. 

Bu sesler annem ve babamın tartışmaları imiş zamanla anladım. 

Neden bu kadar tartışıyorlar anlamıyorum. 

Ama ben çok korkuyorum. 

 

Artık yürümeye başladım ve konuşuyorum. 

Ama bu kimsenin umurunda değil. 

Eskisi gibi annem de sevmiyor artık beni. 

Kendi kendime oynuyorum genelde. 

Bir de Televizyon dedikleri bir şey var onun izleyip duruyorum. 

Evimizdeki tartışmalar artık çok şiddetli. 

Annem ve babam neredeyse sadece kavga ederken konuşuyorlar. 

 

Okul çağım gelmiş öyle dedi annem. 

Okul da ne acaba? 

Kimse bir şey de anlatmadı. 

Annem beni bugün götürecek, bakalım ne imiş şu okul.

Birlikte büyük bir binaya girdik. 

Benim gibi başka çocuklar da var. 

Annem bir kapıyı tıklayarak açtı ve hocam bu çocuk da bu sınıfın listesinde dedi. 

Hocam dediği kişi tamam gelsin dedi. 

Annem beni bırakıp gitti. 

Hiçbir şey diyemedim. İçimde feryatlar, fırtınalar koptu. 

Anne beni bırakma, ben burada ne yapacağım, korkuyorum... demek istedim ama hepsi boğazımda düğümlendi sözcüklerin. 

Geç otur bakim şu arkaya. 

Adın ne bakim senin dedi. 

Recep dedim. 

Başka bir şey ne hoca sordu ne ben söyledim. 

Sonra buranın okul olduğunu, kendisinin öğretmen olduğunu, buranın kuralları olduğunu ve herkesin bu kurallara uyması gerektiğini falan söyledi öğretmenim. 

Böylece okula başladık. 

İlkokul öğretmenimiz çok sertti. 

Ondan çok korkuyordum. 

Ama ben de arkadaşlarıma karşı çok settim. 

Tüm arkadaşlarım da benden korkuyordu, bunu hissediyordum. 

Zaten beni kızdıran olursa onu ya dövüyor ya korkutuyordum. 

Çok dayak yedim bu yüzden hem öğretmenimden hem okula çağırılan annemden. 

Artık dayak benim için sıradan bir şey olmuştu. 

Babamdan gün aşırı annemden neredeyse her gün dayak yiyordum. 

Ortaokulda ilkokuldan farksızdı. 

Derken Liseye verdiler hiç istemesem de. 

“ZORUNLUYMUŞ.” 

Sigaraya ve alkole de alışmış masraflarım artmıştı. 

Okuldan sonra çalışıyor masraflarımı çıkarıyordum. 

Ama bu çalışma masraflarım için yetmez olmuştu. 

Devamlı çalışmam lazımdı. 

Zaten okulu sevmiyordum. 

Aslında okulda kimse de beni sevmiyordu. 

Çalışsam ne olurdu sanki. 

Lise son sınıftaydım. 

Bir gün yine okuldan eve geldim. 

Baban nedense bugün eve erken gelmişti. 

Üzerimi çıkarıp işe yetişmem gerektiğinden acele ediyordum. 

Bu yüzden çok da önemsemedim. 

Zaten pek konuşmazdık gerekmedikçe. 

Odama geçtim üzerimi değiştirirken bağırışımalar duydum. 

Annem ve babam yine kavga ediyorlardı. 

Babam anneme, annem babama bağırıyordu sürekli. 

Kulaklarımı tıkadım. 

İlk duyduğum andan beri korkuyordum bu bağrışmalardan. 

Kulağımı açtığımda kavganın şiddeti artmıştı. 

Babamın anneme vurduğunu anladım. 

Odadan çıkarak annemi kurtarmak için müdahale etmek istediğimde babam sen karışma seni de gebertirim dediğinde nedense hiç korkmadığımı hissettim. 

Güçlüydüm artık. 

Okulda neredeyse herkesi dövebiliyordum. 

Babama da gücüm yeter diye düşündüm bir an. 

Ve anneme vuracakken elini tuttum. 

Bu durum babamı çok öfkelendirdi. 

Sonra mutfağa doğru yöneldi. 

Elinde bıçakla geri döndü. 

Babam bıçağı bana saplayacakken elini tuttum ve onu sert bir şekilde itekledim. 

Babam yere düştü. 

Daha bir öfkelenmiş gözü iyice dönmüştü. 

Artık kontrolden çıkmış eline ne geçirirse bana fırlatıyordu. 

Sonrasında eline geçirdiği sandalyeyi kafama vurmak için kaldırdığında yerde duran bıçağı bir hamlede alıp babamın bacağına sapladım. 

Sonra evden hızla kaçtım. 

Ne yapacağımı, nereye kaçacağımı bilmeden cadde, sokak gezdim. 

Ne kadar sonra bilmiyorum iki polis beni yakalayıp ters kelepçeyi takıp, ite kaka arabaya tıkarken; geç bakalım baba katili Recep Efendi dediklerinde babamı öldürdüğümü anladım. 

Günlerce medyada baba katili olarak yazıldım, çizildim. 

Adliyelerde hâkimlerce, cezaevlerinde gardiyanlarca azarlandım, itildim. 

Anne karnından beri şiddete maruz kalan benim hiçbir haklılık payım yok mu acaba? 

Bütün suç benim mi diye haykırmak istedim ama kime ne anlatacaktım. 

Medyaya haber, hâkime karar, topluma yaftalayacak adam lazımdı. 

Bıçağı tutan bendim, kaskatı kalp benimdi, hapiste yatan benim şimdi ancak bu kalbi kaskatı edenler, bizi suça itenler, bir kuru sevgiyi bizden esirgeyenler neden dışarda. 

Daha ne canlar sokacaklar bu hapishanelere ama onlar hep dışarda ben ve benim gibiler hep içerlerde olacağız biliyorum…

 

Selam ve dua ile kalın sağlıcakla…

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —