Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Tevrat İŞLEYEN


ŞÜKREDENLERDEN OLMAK

ŞÜKREDENLERDEN OLMAK


 

Bizler; sıkıştığımızda veya dara düştüğümüzde bir nebze de olsa sahip olduklarımızın değerini anlayıp, hiçbir şey olmasa bile aldığımız nefes için şükreden varlıklarız. İlk tahlilde bu teşekkür insana mantıklı gibi gelse de bu doğru değil. Yani sadece dara düştüğümüz veya sıkıştığımız zaman dilimlerinde değil, geniş vakitlerde de Rabbimize şükür etmemiz gerekir.

İnsan sadece verilene değil, verilmeyene de şükür edebilmeli. Nasıl mı? Mesela Rabbim bize nasip etti bir ev, araba ya da başka bir şey aldık. Hemen ‘çok şükür’ demeliyiz. Bunda sorun yok. Peki!  Oldu ya çok istedik ve arzu ettik ama bir türlü bu nimetlere sahip olamadık. İşte o zaman bile şükredip mevcut olanla yetinmemiz gerekir.

İnsan şükrünü hakkıyla dile getirmeli ve asla şikayet  edenlerden olmamalıdır. Unutmayalım ki, az şikayet ve çok şükür, bizi hakiki mutluluğa ulaştıracaktır. İçinde bulunduğumuz durum ne olursa olsun şükrü unutmamalıyız. Bilinmelidir ki, yenilgi şükretmemekten ve zafer ise şükürden geçmektedir.

Amacımıza kavuştuğumuzda şükür,  kavuşamadığımız veya muvaffak olamadığımız anlarda  sabır göstermediğimiz sürece imtihanın değerini asla anlamayız. Kaldı ki, imtihan bir köprü gibidir, hem de ince ve uzun soluklu bir köprü. Bize o köprüde yürümek için şükür ve sabır gerekir.

Hani çoğu zaman samimi bir şekilde lisanı hal ile içten içe ettiğimiz dualar vardır ya! Evet! Sabreder ve beklersek, o şükür odaklı dualar bizi hem bu fani dünyada, hem de ahirette  mutlu sona ulaştıracaktır. 

Öyleyse sabredip beklemeliyiz sadece. Aynı zamanda şükrümüzde eksik etmemeliyiz  o dilimizden. Dualarımız hemen kabul olmuyor diye serzenişte bulunmayalım. Kaldı ki,  günahlarımızın bedelini ve cezasını hemen çekmediğimiz için fazlasıyla şükretmeliyiz Rabbimize.

İnsan kendini acıya, sıkıntıya, gözyaşına, mutsuzluğa ve umutsuzluğa teslim etmemeli. Her hal ve şartta sabrı ve şükrü dilinden düşürmemeli. Çünkü bugünün şükrünü yarına bırakacak olursak belki de çok ama çok geç kalmış oluruz. Belli mi olur!  Yarın bu dünya sınavından çıkmış, başka bir alemle müşerref olmuş olabiliriz.

Rabbim, her gece adını anmaktan aciz olsak bile sabaha çıkarmadı mı bizi?  Yine O Rabbimiz, her gün yüzümüzde tatlı bir  tebessüm oluşturacak çok sayıda güzelliklerle baş başa bırakmadı mı bizi? O büyük Rabbimiz, her gün karnımızı doyurmamız  için rızık ve sebepler göndermedi mi bize? Dahası  O Rabbimiz, her gün sağlıklı bir nefes almamıza  izin vermedi mi ?

Kaldı ki, kızsak ta, unutsak ta, ağlasak da, isyan çukurunda boğulsak ta;  hatta  küsüp seccademizi sermesek veya serdiğimiz seccademizi yerden kaldırıp O’na secde etmekten imtina edip gaflete düşsek te,  Allah’ımız  bizi  unutmadı, unutmaz asla!

Öyleyse değerli okurlarım. Şu fani dünyada hoş bir sada bırakmak ve Rabbimizin katında O’na layık bir kul olmak istiyorsak şükürde daim, sabırda kaim olmaya çalışalım. Unutmayalım ki, bu anlamda aslolan, Allah’a layık bir  kul, Peygamberimize has bir ümmet olmaktır.