Bugün, 11 Mayıs 2025 Pazar

Mehmet Ali AYDIN


TEK ADAM DÖNEMİ DEĞİL TEK PARTİ DÖNEMİ

TEK ADAM DÖNEMİ DEĞİL TEK PARTİ DÖNEMİ


 

Ömer Uluçay analtıyor:

"1940'lı yıllar. Yiyecek ekmek yoktur. Benim nufus cüzdanımda "Gazyağı istihkakını almıştır", "Ekmek istihkakını almıştır" damgası vardı. Ekmek, tuz, şeker, gazyağı ruhsata tabiydi. Gidersiniz belli miktar da baş hesabı, nefer hesabı, nufus hesabına göre alıp getirirsin. Çok fazla birşey olmazdı. Arada katırla, beygirle Fırat'ı, Samsat'ı geçerek Urfa'ya giderler. Adana taraflarından Adıyaman'a portakal getirirlerdi. Portakal ne menem bir meyvedir bilmezdik. Yoktu tanımıyorduk." (Tarımda kendi kendine yeten ülkeyiz ya)

Musa Erdoğan anlatıyor:

" Yeni evliyim. Bir kilo patlıcan aldım. Yirmi kuruş. Aldım ama para yok. Yazdırdım oraya. Eve geldik bizim nine: "Ne oğlum o?" Petlıcen aldım oraya yazdırdım. "Ne ile ödeyeceksin? Git ver de gel geriye" dedi. Bir kilo patlıcan 20 kuruş. Bizim kayınvalide menevrek (şalvar) dokurdu. Azıcık para bulunurdu onda. Bizim hanım gitti bir kilo patlıcanı anasına verdi. Ondan 20 kuruş aldı geldi, gittik ödedik oraya."

Ahmet Lütfi Kazancı anlatıyor:

"İlkokul 3. sınıftayım. Elimize bir on kuruş geçti. Üç teneffüs onun müzakeresini yaptık, smit alalım mı, almayalım mı? Abim en sonunda kararını verdi. Gittik bir simit aldık ve onu bölüştük. Hayatımda ilk defa yediğim ve yıllarca bir daha hiç yemediğim simitti. Üzerine bir imza atmış olmayı arzu ederdim."

Bursa'dan Süleyman Uludağ anlatıyor:

"1943'lü yıllardı. Babam Balıkesir'de asker. Çocukların fotoğrafını istemiş. Bizim köye de zaman zaman bir fotoğrafçı gelir. Öyle bir fotoğrafçının geldiğini duyunca annem bizim bir fotoğrafımızı çektirdi. Adam fotoğrafı çektirdi fakat ayaklar yalınayak çıkıyor orada. Onu kesti annem. Babama gidecekya, arkadaşları görecek "yalın ayak" demesinler diye o şekilde fotoğrafımızı göndermişti."

Diyarbakır'dan Naci Orhan anlatıyor:

"Komşumuz manifaturacı vardı. Bizde kışın yollar dört ay kapalı dışarı bile çıkamıyoruz. O manifaturacı Diyarbakır'dan bir kilo portakal almış getirmişler, kendileri yemiş çoluk çocukla.E kabuklarını da biz komşularına hediye ettiler. Bize de göderdiler sağ olsunlar. Biz komşularla yedik. Bir gün helikopter, jandarmaya meyve-sebze getirdi. Biz de çocuklar falan gittik oraya. Birisi bir çocuğun eline portakal verdi. Çocuk kaçırıyor, onlar peşinde. "Nedir yavrum, nedir götürdüğün." Diyor ki: "Helikopter yumurtası". Yaniçocuk hayatında portakal görmemiş. Helikopter yumurtası diye adlandırıyor." ( KKaynak: Yakın Tarihimizin Sessiz Tanıkları)

Yukarıdakiler belki sana hikaye gelebilir, masal gelebilir ama dedelerin, nilerin ve biz yaştakilerin anne ve babalarının yaşadıkları ve canlı şahidi oldukları olaylar. Gariban halk bunları yaşarken tek parti yandaşları bolluk içinde yaşamış ve devletin bütün imkanlarından yararlanmış ve hiç bir yokluk ve yoksulluk görmemiştir.

Bu kadar olmasa da yetmişli yıllarda bizlerle aynı yaşlarda olanlar bunları yaşadı. Tekrar yaşayalım nostalji olsun diyorsan sözüm yok. 

Tarihini unutma ve unutturma. Aynı günlerin geri gelmesini istemiyorsan akıllı ol.