Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Seçkin DOĞAN


TEMKİNLİ DAVRANMAK


Dünden bugüne dillendirilen “Biz inanıyoruz ki, Müslümanlar eninde sonunda bir araya gelecekler” ifadesini çok önemsiyorum. Elbette zafer Allah’a inananların olacak ve Rabbimiz nurunu er geç tamamlayacak, buna inancımız sonsuz. 

Ama  zaferin gerçekleşebilmesi için uyuyan bilinçlerin  uyanması, kalplerin Rahman’ı Rahim’e yönelmesi, susan yüreklerimizin söz  sahibi olması ve ellerimizin semaya kalkması gerekir.

Hassaten  zaferin gerçekleşebilmesi için Müslümanların dünya tamahı hastalığından kurtulup kardeşlik ekseninde bir araya gelebilmeleri gerekir. Kezalik, zaferin gerçekleşebilmesi için İslam’a canı gönülden inananların, bilim, teknoloji, sanat ve ahlaki değerler noktasında güçlenmeleri ve yol kat etmeleri gerekir. 

Zaferin önündeki en büyük engel İslam toplumlarının yakalanmış olduğu tembellik, rehavet, dünyevileşme ve bölünüp - parçalanma hastalığıdır. Müslümanlar bir yandan maddi imkanlar elde edebilmek için her şeyi göze alıp, sahip oldukları değerleri feda ederken,  diğer taraftan da  etnik ve mezhepsel çatışmalar üzerinden birbirlerini vurmaya devam ediyorlar. 

Ne ilginç değil mi? Çoğu zaman bizler aldığımız her yarada güçlenip harekete geçeceğimiz yerde, kurgulanmış ifadeleri tekrar ediyor ve bu şekilde kendimizi  teskin etmeye çalışıyoruz. Mesela; “Atalarımız büyük zaferlere imza attı, Müslümanlar mutlaka kazanacaklar, geçmişte büyük medeniyetler inşa ettik vb.” Tamam; söylenen her şey doğru, lakin kaderciliğin ve temennilerin ötesinde bizler daha  ihtiyatlı ve daha temkinli davranmalıyız.

Bizler nedense hatayı, kusuru  sürekli karşı tarafa yükleyerek,  yaşadığımız iç çatışmayı örtbas etmek  ve halimizi yatıştırmakla meşgul oluyoruz. Oysa her hal şartta kötü kötülüğünü farklı ortamlarda icra edecek, fakat iyiler seslerini yükseltmek suretiyle  buna müsaade etmeyecektir.

Özetle söylemek gerekirse,  Rabbimizin vaat ettiği zafer er geç Müslümanların olacak.  Bunun için Müslümanların iman, bilgi, bilinç, azim, gayret içinde olmaları, ahlak ve maneviyat noktasında yol kat etmeleri gerekir. Bu noktada  Müslümanların dik bir duruşa sahip olmaları ve sorumluluklarının bilinciyle hareket edip gerektiğinde ölümü bile  göze almaları gerekecektir.