Bir önceki yazımda seçimlerin önemi ve kaybedilmesi halinde neler olabileceğini çok kısada anlatmaya çalıştım. Zaten okuma özürlüyüz, bir de uzun olunca hiç zahmet etmeden ve okumadan beğeni koyup geçiyoruz. Bu yazımda da seçimden önce bizim cenaha da birkaç şey söyleyeyim ki testi kırılmadan görevimi yapmış olayım.
Her şeyden önce bu seçim bir sırat köprüsü ya geçeceğiz ya da düşeceğiz. Millet ittifakı bu şekliyle seçimi kazanması mümkün değil. Ama AK Parti ve Cumhur İttifakının kaybetme ihtimali var. Siz kaybederseniz karşı taraf haliyle kazanacaktır. Seçimin kazanılması onların çok çalışması ile değil sizin yapacağınız hatalar ve günahların sonucun da olacaktır.
Anket şirketi değiliz ama az çok kamuoyu ile iç içeyiz, görüş ve düşüncelerini öğrendiğimiz çok sayıda insan var. Bunlar genel olarak da bizim cenahın insanları. Ve onlarda durumdan bir hoşnutsuzluk söz konusu ve herkesin kendine göre de bir nedeni var. Benim şahsen iktidardan bir beklentim yok. Bana verecekleri bir şey de yok. Sadece dini vecibelerimi rahatlıkla yapabiliyorum, çocuklarıma bir baskı da yok. Rızık derdinde değilim; rızkı veren Allah. Zaten kesildi mi dünya ile irtibatınız da kopmuş demektir. Makam ve mevki beklentisi olacak yaşı da geçtim. İş derdinde olan çocuklarımda yok. Çoğu kendi işinin patronu. Ama memleket, millet ve devlet derdim var. Hatasıyla, günahıyla bu konuda da iktidara güveniyorum.
Fakat asıl meseleye gelecek olursak atalarımız “iğneyi kendine batır, çuvaldızı ele” derken önce kendi hata ve günahlarımızla yüzleşmek durumundayız. Kamuoyundan edindiklerimi de buradan paylaşmak durumundayım.
Öncelikle vatandaşın üzerine basa basa söylediği ve şikayetçi olduğu konu teşkilatların içinde bulunduğu acınacak durum. Bunu söylerken genel olarak söylüyorum herhangi birini suçlamak veya herhangi bir teşkilatı kastetme da maksadım da yok. Teşkilatlarda görev alanların önemli bir kısmının AK Parti felsefesi, düşüncesi vizyon ve misyonu ile alakası yok ve bizi temsil etmiyor diyenlerin sayısı oldukça fazla, teşkilatlarda herkese mavi boncuk dağıtan ama hiç iş yapmayan bir sürü insan var diyenlerde az değil. Aynı yönetimde olan ama birbirlerinin kuyusunu kazmaya çalışanlar da az değil diyen de var.
Oy verirken Reis’e gözüm kırpmadan oy veririm ama milletvekili seçimlerinde önce listelere bakarım ve ona göre oy veririm. Ayakkabı yalayan, milleti takmayan, yakınları ve akrabalarının dışında kimseye faydası olmayan, devşirme olan beni temsil etmeyen adaylara oy vermem. Karşı tarafın listesi ile karşılaştırırım ve oradaki adaylar bizim adaylardan daha dürüst ve kaliteli ise oyumu ona veririm diyenler azımsanamayacak kadar çok. Sizi görünce zoraki gülümseyen ama sizden sonra sizi hiç hatırlamayan adamlara neden oy vereyim diyenler de yok değil. Denenmişleri değil, denenmemiş düzgün insanları listelerde görmek istiyorum, aynı tas aynı hamam olursa oy vermem diyenler de var.
İhale takip eden, bir yere bir müdür atanacakken müdahale edip kendi yandaşını getirmek için çalışanlarla işim olmaz diyenler mi istersiniz. Adı yüzdelikçi, komisyoncuya çıkan adamlar yüzünden parti kan kaybediyor diyenler mi istersiniz. Seçilinceye kadar bizi yerlere göklere sığdıramayan ama seçilince de bizi tanımayan adamları listede görmek istemiyorum diyenler de yok değil.
Kapısında el arabası yokken parti sayesinde hanımının altında son model SUV araba, kendi altında lüks JEEP, çocuğunun altında lüks araba olanlardan dava adamı olmaz bu tür adamlar ayıklanmalı diyenler mi istersiniz. İl başkanından veya siyasilerden talimat almadan iş görmeyen, halka tepeden bakan yöneticiler istemiyoruz, bunları koruyan kollayan adamlarda istemiyoruz diyenler mi arasınız.
Geçici kadroyla alınacak adamların listesinin yapılıp, senin adamın, benim adamım anlayışı devam ederse oy, moy yok diyenler mi arasınız. Yirmi yıldır iktidardayız üzerimize rehavet çöktü, taze kan gerekli, yeni yeni yüzler görmek istiyoruz eskilerle bir yere varılmıyor diyenler mi arasınız.
Kendiliğinden coşup gelen, parasına, şöhretine ve belli mihraklara göre aday adayı olup etrafa mavi boncuk dağıtanları değil, kendisi aday olmadığı halde halk içinde belli bir kredisi, hatırı ve karşılığı olan adayların davet edilerek listeye alınmalı. Dürüst, ilkeli, adı şaibelere bulaşmamış, düzgün karakterli insanlar aday yapılmalı, eskimiş, pörsümüş ve adları halkta karşılık bulmayan, kendini vazgeçilmez sananlardan vazgeçilmeli.
Çoğu yerde abi pozlarına girerek oranın havasını bozan, birlik ve beraberliği sekteye uğratan ve partide ağır top olduğunu sananların da bir an önce havası söndürülmeli, yoksa onlar partinin havasını söndürecek diye düşünenler de yok değil.
Millet ittifakının durumunu anlamak için sadece İP Başkanı Meral Akşener’in masayı kumar masası, bir kişiyi aday yapmak için kurulmuş bir masa diyerek tekmeleyip dağıttıktan sonra, tırışkadan bir hikaye uydurup masaya oturması yeterde artar bile. Masadan belki kendi iradesi ile kalktı ama masaya kimin iradesi ile oturdu ve nasıl oturtuldu aklı olan bunu düşünüp kafa yorması gerekir.
Karşınızda sadece menfaat ve çıkar odaklı ve makam, mevki paylaşım felsefeli bir oluşum var. Bu oluşumun arkasında ve onları bir arada tutan bir de güç var. Hepsi birbirinden farklı olmasına rağmen onları bir masa etrafında toplayan bir gizem var.
Eğer bunlar karşısında ola ki kaybedecek olursanız bunun nedenleri yukarda sayılanlar olabilir. O zaman gerekenleri önceden yapmazsanız bunun vebalini ödeyemezsiniz. Biz sadece görevimizi yapıyor ve hatırlatıyoruz gerisi size kalmış. Testi kırılınca akıl veren çok olur, biz kırılmadan söyleyelim dedik. Biz bunları söyleyince biliyoruz ki küfredenler olacak, fincancı katırlarını ürküteceğiz olsun. Hiç önemli değil. Ama vatandaş bunları sesli düşünüyor fakat sessizce söylüyor…
İnşallah yapılacak seçimler memleketimiz, milletimiz, devletimiz, hepimiz ve İslam dünyası ve insanlık için hayırlara vesile olur…
