Bugün, 5 Temmuz 2025 Cumartesi

Olgun YÜKSEL


TURİST REHBERLİĞİ ZOR ZANAAT (2)

TURİST REHBERLİĞİ ZOR ZANAAT (2)


Bir önceki yazımda eski asker, mizah yazarı ve Turist Rehberi Ferudun Babacan ile yapmış olduğum söyleşiyi yazmıştım. Sayfa yetmediğinden söyleşinin kalanını bir sonraki yazıma bırakmıştım. Ferudun Babacan anlatmaya devam ediyor;

      “Japonlar ya da Çinliler yere tek bir kürdan dahi atmaz iken bizde bir turda üç çuval çöp çıkar. Garibim kaptanların, temizlik yapa yapa canları çıkar. Rehber eline mikrofonu alır, tam bir şeyler anlatacak iken grup birden erik dalı gevrektir, basmaya gelmez, şarkısını ister. 3-4 saat yolculuktan sonra kaptanın kulakları sağır olmuş, dikkati dağılmış vaziyette ve gürültülü bir ortamda ilk mola yerine gelinir. Tuvaletlerin ücretli olması ile tuvaletler neden temiz değil? Sorularının ilk muhatabı rehberdir. Sosyal tesis sorumlularına sorduğumuz da ise şöyle cevap alırız. “Abi, Tuvaletleri bu hale kim getiriyor? Başa çıkamıyorum valla.” Süre bitiminde yine birkaç kişi vaktinde gelmemiştir. Çünkü tam o an nikotin krizi tutmuştur. İçeridekiler ise öfkelidir. İlk soru rehberedir. Neden kalkmıyoruz? Neyi bekliyoruz? Nihayet araç hareket eder etmesine de sanki mola vermemişiz gibi, acilen biri gelir, altıma yapacağım, hemen tuvalete gitmem lazım der.

      Sanki yol üzerinde her yerde km. başı tuvalet varmış gibi beklentisi vardır. Bir şekilde bir petrol istasyonunda dururuz, bu sefer, kaç gözlü? klasik mi? temiz mi? Diye sorulur. Öyle ya biz rehberiz her benzinliği ve her tuvaleti de biliriz. Bir kişi için dururuz ve acil ihtiyacı olan hariç kimse inmesin diye anons yaparız fakat dinleyen kim? Elimiz de acentanın verdiği sıkıştırılmış bir tur programı vardır ve gün içinde müzeler ve ören yerleri kapanmadan programa uymak zorundayız. Tabi ki otobüste herhangi bir arıza meydana gelmemesi de gerekiyor. O sorun ise başlı başına bir beladır. Teknisyenliği de bizden beklerler. Derken birisi acıktığını hatırlayıp sayıkladığı an da herkes acıktığını fark eder. Muhtemelen yemek molası vereceğimiz yere gidiyoruzdur. Yemekte ne var? Baharatlarına kadar bilmeniz gerekir.  Aşçı kim? Lokantanın adı ne? Hemen sosyal ağlara girilip bakılır. Birazdan hassasiyet derecesi epeyce yüksek değerli bir misafir der ki, ben burada hayatta yemem. Şu yorumlara bakın. Rezalet bir yermiş. Hal bu ki turların sürekli yemek için mola verdiği mekândır. Farz edelim menü de balık var, tek tek sorarsınız. Levrek kimler yiyecek? Çupra? Hamsi, istavrit,  köfte, tavuk derken son dakika da yine karar değiştirenler çıkmaz mı? Çıkıyor tabi ki.

     Yemek listesi tamam da lokantaya giriş için önce kuleden izin almak gerekir. Kule in demeden uçak inebilir mi? Lokantacı gelin demeden kapısından geçme! Eğer böyle bir şey yaparsanız içeri girer, bakarsınız ki, ne masa var, ne de oturacak tek bir sandalye bulamazsınız. Rezil olmak muhakkaktır. En iyi hal tarzı, kaptan pilot gibi semalarda tur atmaktır. Turizmde buna panoramik gezinti derler. Yemeğe oturduk, Anında balığın pişip gelmesi beklenir. Yemek öncesi atıştırmalık ekstralar, bekleme esnasında hiç sevilmez. Balık ise sınırsız olmalı ve bittikçe gelmelidir. Ah be Can misafirler, denizlerde balık mı kaldı? Diyemezsiniz. Müşteri her zaman haklıdır. Yemek yerken öyle ya bizde acıkıyoruz, lokantacı der ki “Abi, bugün on beş grubum daha var. Bu şu demektir; “Yiyin, İçin ve hemen defolun.” Ama halkımız yemek üzerine çay, kahve, sigara içmek ister. Bazen şöyle de olur. “Tüm kötülüklerin anası içkidir” ( Hz.Muhammed) ama turist bu, içen de olur içmeyen de,  mekânlar der ki Abi, bana bir otobüs müşteri geleceğine, kafayı çeken bir masa gelsin yeter. Çünkü 70’lik babalar, 18’lik garson kızla baba-kız, dede-torun muhabbeti yaparken hesaba mı itiraz edecekler?

 

       Bir de aşırı ilgi çeken yerlerde ki esnaf, para adamı bozarın resmi halidir. Burunlarından kıl aldırmazlar. Keynes’ten beter iktisatçı olmuşlardır. Müşterini soydurmaman esastır. Geldik hesabı ödemeye. Halkımızın bahşiş verme alışkanlığı pek yoktur. Özellikle Araplar ise para saçarlar ve garsonlar ise para ile çok yakından ilgilidirler. Zaten bir yeri aradığımızda işletmecinin ilk sorusu yerli mi? Yabancı mı olur? Yerliye pozitif ayrımcılık diyelim, yapmayı çok severler. Rus uçağı düşürülünce gelmeyen Rusların yerine bizimkileri gerçekten çok sevdiler. Sanki bir şeyleri anlar gibi oldular ama pek fazla uzun sürmedi. Kaptanlar onlarda bahşiş veren müşteriyi çok severler.  Abi ya, geçenlerde özel bir kolej geldi. Bu kadar şımarık bir grup görmedim. Çöpleri yere attılar, kulaklıkları kırdılar, araçta epey hasar var ama bayağı bir bahşiş verdiler, çok iyi çocuklardı.

 Sıra Tur programında belirtilen yerleri gezmeye geldiğinde, burada grubu ikiye ayırmak en doğru hal tarzıdır. Benimle gezmek isteyenler ile kafama göre takılacağım diyenlere buluşma saati ile buluşma yerini o kadar NET ve anlaşılır söylemelisiniz ki aksi takdir de aklınızı kaybettirirler. Bir turumda Selanik’teydik. Serbest gezmek isteyenlere buluşma saatini ve yerini Selanik/Beyaz Kule olarak verdim. Kule’nin renginin beyaz olmadığını sadece isminin beyaz kule olduğunu belirttim. Vakit doldu fakat bir hanımefendi yok ve ulaşılamıyor. Bir saat geçti hala ses seda yok. En sonunda geldi, Meğer Selanik’te beyaz bir kule arıyormuş ve şarjı da bitmiş.

Sıra dönüşe geldiğinde ellerde hediyelik eşyalar, bir grup der ki, aman ben buraya doyamadım, biraz daha kalalım? Diğerleri ise, ne kalması, yarın mesaim var. En son EGO, dolmuş, metroya yetişmem lazım yoksa tur parası kadar taksi parası veremem, zaten üzerimde de yok derler. Duraklara yaklaştıkça sürekli eşyalarınızı kontrol edin, bir şeylerinizi unutmayın diyerek uyarırsınız fakat nafile bir yakarıştır. Tur bitimi hemen bir telefon gelir,  “Ferudun Bey, eşyamı arabada unuttum. Bir baktırır mısınız?” Farz edelim ki yerinde duruyor, bu sefer nasıl ulaştırılacak? Olgun bey şimdi anladın mı? Bu işi benim diyen psikiyatrist, psikolog, sosyolog neden yapamaz.” Dedi.

 Ferudun Bey’i en son arayıpta görüştüğümde yine turdaydı. Muhtemelen bu yazı yayınlandığında da turda olacaklar. Turist Rehberliği aynı zamanda aile hayatı olmamak ve hayatınızın ev yerine otel odalarında ya da otobüslerde geçmesi demektir. Çileli bir meslek olmakla birlikte bir o kadarda eğlenceli meslektir. En büyük şikâyetleri, acentaların yevmiyelerini ya hiç ödemeyip ya da eksik ödemeleri veyahut belgesiz şahısları çalıştırmaları, buna karşılık Ankara, Çanakkale, İstanbul, İzmir, Trabzon, Rize, Aydın, Muğla, Denizli gibi bazı iller hariç desteği olan başka iller var ise onları da yazarım, devlet ricalinin denetim faaliyetlerine yeterli desteği vererek belgesiz şahıslar, belgesiz acentacılar ve rehbersiz turlar ile yeterince mücadele etmemeleridir. Kalın sağlıcakla.