Bugün, 21 Aralık 2024 Cumartesi

Abdulkadir DEMİR


ÜÇ BELÂ

ÜÇ BELÂ


 

Allah’tan uzaklaşmanın

Kur’ana göre üç sebebi var;

-Kişinin kendisine tapması! 

-Toplum ve Kültür!

-İnsanlara İtaattir!

İsteklerine tapması;

"Arzularını ilahlaştıranı 

Gördün mü?(Furkan-43)

Arzularına kul olan, 

Allah’a kul olamaz!

Arzularının esiri olması, 

Çayırda bir hayvandan

Daha kötüdür çünkü 

Hiçbir hayvan Allah’ın 

Sınırlarını aşmaz!

Toplum ve Kültür;

Örf ve geleneklerini, 

Din edinmişlerdir!

"Kur'an'a ve Peygambere 

Uyun denildiği zaman,

"Babalarımızın dini

Bize yeter" derler. (5-104)

İnsana itaat; 

İnsanlara itaat edersek, 

Onlara taparsak,

Taptığımız insanlar kadar 

Tanrılarımız olur!

ÖNCE İNSAN OLMAK!

Müslüman Müslüman’a 

Tahammül edemeyecekse 

Bizim kuracağımız bir 

Dünyaya kim güvenebilir ki? 

İnsan insanın ayetidir. 

Gazap ayeti olmak da 

Rahmet ayeti olmak da elindedir.

Övülenlerden olmak da var,

Sövülenlerden olmak da!

Kötülük karanlık gibidir.

Kötülük aydınlığın yokluğudur!

 Şu hayata ot gelip çöp gitmek de, 

Beşer gelip insan gitmek de var!

Bu, nasip değil talep işidir,

Talep etmeyene, nasip olmaz!

Peygamberin arkadaşlarını

Bir arada tutan şey;

İman kardeşliği idi,

Menfaat birlikteliği değildi. 

Orada paylaşılacak menfaat yoktu. 

Ama paylaşılacak acı çoktu.

Hayati İNANÇ üstat ne güzel ifade ediyor; 

" Hani Leyla'sı için Mecnun çölleri aşıyor, hani Şirin'i için Ferhat dağları deliyordu ya, şimdi ise; Tuğçe için, Berk kontör yüklüyor" diye... 

Ne acı değil mi?

Kadın ve Erkeğin bu derece ufalanması ne acı!

Büyük ruhlu olan sadece çölleri aşan Mecnunlar, dağları delen Ferhatlar değildi...

Leylalar, Şirinler, Zühreler... de büyük ruhlu idiler.

Kanlarımıza henüz, "Batıl Batı'nın" damarlarımıza zerk ettiği hiçbir zehir bulaşmamıştı.

Erkek "Erkek" gibiydi, Kadın da "Kadın" gibi.

Birbirini tamamlayan bu iki cinsin arasına, henüz fitne sokamamışlardı..

Mecnun " Nefsinin peşinde koşan tazı" olmayı bilmiyor, Leyla da feminizm diye diye yıkıp, devirmiyordu. 

İstanbul ise belki o vakitler; Erkeğin Erkek, kadının da Kadın gibi olduğu bir saadet yurduydu.

Kimsenin aklına; Frenklerin yazdığı sözleşmelerle, Kadın ve Erkeği yeniden tanımlamak gelmiyordu.

Erkek için, her kadın Mehlika sultan hükmünde, Erkek ise güvenli bir liman, Kadının sırtını dayadığı bir dağ mesabesindeydi. 

O vakitlerde, Mecnunun Leyla'sı için çölleri aşması, Ferhat'ın dağları delmesi çok da şaşılası değildi. 

Zira onların yaptığını yapacak yüz binlerce daha Mecnun ve Ferhat vardı geride.

Çünkü; Leylalar, Şirinler, Ayşeler, Fatmalar... Uğruna ne yapılsalar, az olacak kadar kıymetliydiler. 

Şimdi Berk, Tuğçe için kontör yüklüyorsa;  büyük bir şey! yapıyor demektir. 

Zira;

Hiçbir erkeğin, hiçbir kadın için kılını bile kıpırdatmayacağı günlere doğru, hızla sürükleniyoruz...

“Yeni bir dünya kuruluyor, ona hazırlanınız."

(Fethi Gemuhluoğlu)

"Evladım sakın, şu bu ne der diye düşünmeyiniz, Allah ne der diye düşününüz; şu bu yok, Allah vardır."

(Sâmihâ Ayverdi)

"Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp düşünmüyor musunuz?"

(Câsiye Sûresi, 23. ayet)

Yüreğimiz yanıyor. Allah, memleketimizin üzerindeki celâli cemâle dönüştürsün inşallah.