Bugün, 23 Nisan 2024 Salı

Arzu ŞENEL


UNUTTUKLARIMIZI ALLAH HATIRLATIR BİR GÜN

UNUTTUKLARIMIZI ALLAH HATIRLATIR BİR GÜN


Giriş paragrafı yazmakta zorlandım o sebeple direkt kitabın ortasından başlayacağım söze.

Hiçbir yuva bir gün yıkılır mı düşüncesi ile kurulmaz. Hayaller ve beklentilerle, istisnalar hariç yüzlerde tebessümle atılır imzalar. Bazen tek taraflı bazen her iki bireyin birbirlerinde aradığı huzur ve mutluluğu bulamaması ile çatısı akmaya başlar. Atılan her adımda sağı solu çatırdar. Kimi zaman da sessizce içten içe çürür bazı yuvalar. Çünkü sessizlik çürütür. Sessizlik de yorar…

Çocuklar dünyaya gelene kadar çatırdamaların sesini duymazdan gelmek mümkündür. Lâkin onların da kulak misafiri olduğu ândan itibaren kimlikler kadın ve erkek olmaktan çıkar. Anne ve baba dediğimiz iki kutsî ismi taşımaya başlar bireyler.

Kıymet bilene bir ömür saadet. Allah’ın en büyük hediyesi. Canından can, evlat, nimet..

Kimi anne babalar çatıyı onarır hemen. Huzur hakim olur, yuvada sadece cıvıldaşan çocukların sesi duyulur.

Kimisi çocukları ile beraber büyür.

Rahmetin aşık olduğu gayretin olduğu evler genişler… Zira ALLAH gayret edenlerin emeğini asla zayi etmez.

-Ben- demekten vazgeçilmeyen, emek verilmeyen, çatısı onarılmayan evlerde üşür çocuklar. Zira evlerin çatıları betondandır yuvaların çatıları ise gönülden, etten, kemikten…

Siz farklı düşünebilirsiniz. Çocuklar üşümemeli. Mümkün değilse onarmak çatıyı diretmemeli.

Bazen şer görünen hayr olabiliyor çünkü. Beraberken iki odaya çatı olamıyor da yalnızken göğü tavan yıldızları kandil yapabiliyor evlatlarına insan…

Öyle de olmalı değil mi ya…

Buraya kadar tamam buradan sonrası tamamen insan kalitesine teslim.

Boşandıktan sonra hazmedemeyip eşini dokuz yerinden bıçaklayanları mı saymalı..

Evladını yok sayıp sahip çıkmayanları mı…

Aramayan sormayan, okulunun yolunu, sınıfını bilmeyen anne babaları hangi mazeret kurtarabilir mahkeme-i kübrada?!

Hayatta iken daha, yetim ve öksüzlüğü tattıran anne ve babalar hangi vicdanla koyarlar başlarını yastığa!?

Nasıl unutur bir anne evladının ilk kokusunu!?

Nasıl unutur bir baba kundağı ilk kucağına alışını!?

Hayvandan aşağı nasıl düşebilir ki insan!?

Düşerdi değil mi, zira unutandı insan…

Ama gün gelir öyle bir hatırlatır ki Yaradan!

Hepimizin bizzat ya da etrafında kurduğum cümleleri tecrübe etmişliği vardır.

O sebeple her Mayıs’ta evladına annelik yapan babaları, Haziran’da ise babalık da yapan anneleri kutlarım can-ı gönülden…

Nimetin şükrünü, emanetin kıymetini bilenlere ne mutlu…

Çatısını onarabilenlere yahut göğe yıldızlardan kandiller asanlara ne mutlu…

Sevgiyle çoğalanlara, sevgiyi çoğaltanlara, nefreti barındırmayanlara ne mutlu…

İyi günde ve kötü günde, yan yana ya da ayrı yollarda ALLAH ile olanlara, rızasını gözetenlere ne mutlu…

Sürc-i lisan etti isek affola.

Kalın sağlıcakla…