Oldum olası şahsileştirilen günlere karşı oldum. Bir günlük anmalar ve hatırlanmalar hediyeler, çiçekler ve bilmem nelerle sadece kapitalizmin değirmenine su taşımaktan ibaret kalıyor.
Göstermelik, bürokratik ve vıcık vıcık yağ damlayan törenler sadece günü kurtarmaya yetiyor o kadar. Onun yerine böyle günlerde insanların birbirlerini iletişim araçları ile arayıp hatır sorması bence daha gerçekçi diye düşünüyorum.
Resmiyetin soğuk yüzünün hissedildiği kutlamalardan biri de "ÖĞRETMENLER GÜNÜ" kutlamaları. Yeni stajyerliği kaldırılanların yemin törenleri, yeni emekli olanların belgelerinin verilmesi, günün anlam ve önemini konu alan konuşmalar ve güne özgü diğer etkinlikler.
Sonrası mı? Sonrası gelecek sene yine aynı rutin törenler.
Nihayetinde insanız, etten, kemikten ve duygulardan müteşekkiliz. Bu nedenle insan ister istemez sevdikleri ve yetiştirdiği öğrencileri tarafından aranmak istiyor. Hali, hatırı sorulsun ve unutulmasın istiyor.
Bizim Nasrettin hocaya sormuşlar:
-Hocam eskiyen ayı (yanlış ayılmasın ay dede olanını kastediyorum) ne yaparlar.
Merhum hazır cevap ya;
-Kırpar, kırpar yıldız yaparlar! Demiş.
Buradan hareketle insan sormadan edemiyor bizim gibi eskiyen öğretmenleri sahi ne yaparlar. Bizden yıldız olmayacağına göre, "artık bunun miadı doldu" diyerek rafa mı kaldırırlar bilemedim.
Ne yazık ki "kurt kocayınca tilkinin maskarası olurmuş" misali, öğretmenlerde eskiyince unutulur olmuş.
Şaka bir yana ne yazık ki son yıllarda öğretmenler toplum nezdinde eski saygınlık ve değerlerini kaybetmeye başladılar. Bunun nedenini önce kendimizde aramalıyız diye düşünüyorum. Her yönüyle topluma örnek olması gereken öğretmenler bu vasıflarını kaybetmeye başladılar.
Kılığı, kıyafeti, tavırları, davranışları, bilgisi ve donanımı ile önder olması gereken bu mesleğin erbapları ne yazık ki hiç de öyle değiller.
Özellikle kılık-kıyafet konusunda serbestlik getirildikten sonra bazı meslek erbaplarının giyim ve kuşamı sokak serserilerinden farlı değil. Erkek, bayan fark etmiyor. Moda defilesine çıkan mankenleri aratmayanların yeri sınıflar olmamalı.
Halen mesleğe devam eden ve yeni başlayan meslektaşlarıma da şunları söylemek isterim. Dünyanın en kutsal mesleğini icra ediyor ve geleceği inşa ediyorsunuz. Lütfen mesleğinizin bilincinde olun ve hakkını verin. Değişime ve gelişime açık olun. Kendinizi lütfen yenileyin. Çok araştırın ve çok okuyun. Güne ve geleceğe dair hazırlıklı olun. Öğrencinizin karşısına hazırlıklı çıkın.
Genç arkadaşlarımdan çoğunlukla şu şikâyeti duyuyorum: Hocam artık sizin zamanınızda öğretmene saygı ve disiplin yok”. Öncelikle saygı beklenmez ve gösterilmez, saygıyı tavır ve davranışlarınızla, bilgi ve donanımınızla sizin hak etmeniz gerekir. Disiplin içinde önce sizin disiplinli olmanız gerekir. Kılığınız kıyafetiniz, öğrenci karşısında duruşunuzu öğretmene yakışır şekilde gösteriniz. Sizde olmayan bir şeyi öğrenciden beklemeyiniz.
Kılık, kıyafet serbestisinden sonra çoğu öğretmeni tanıyamaz olduk. Kusura bakmasınlar sokak serserisinin giydiği kıyafet öğretmenin kıyafeti olamaz. Ne yazık ki bu kılık ve kıyafetle öğrencisinin karşısına çıkan öğretmen öğrenciden saygı beklemesin. Bayan öğretmen arkadaşlarımızda ev içinde giydiği kıyafetlerle öğrencilerinin karşısına çıkmamalıdır.
Peygamber mesleği olan öğretmenlik mesleğini hakkını vererek halen icra eden, hayatının en güzel yıllarını bu mesleğe verip emekli olan öğretmenlerimizin günün kutluyorum ve halen hayatta olmayan bütün öğretmenlerime de Allah'tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun diyorum.
NOT: Yazıyı okumazsınız biliyorum o nedenle en azından dikkatinizi çeksin diye bir de güzel bir manzara koyuyorum