Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Muzaffer GÜNAY


YALAKA SİYASETÇİNİN  TÜKETTİĞİ SİYASET ADAMI

YALAKA SİYASETÇİNİN  TÜKETTİĞİ SİYASET ADAMI


               Ünlüleri bekleyen en büyük tehlike, etrafını sarıp sarmalayan yalakaların kuşatmasına teslim olma ihtimalidir.

                Bunun şakası yoktur.

                Ünlü siyaset adamları için bu tehlike daha da yüksektir. 

            Nice adam gibi adamlar siyasette kişiliklerini kaybederler; kaybetmiş olanlar ise ciltler dolusu kitap doldurur.

            Yalakalara teslim olduklarının farkına bile varamazlar. Öylesine hoş, ütülü, okşayıcı sözler ve davranışlarla kuşatma altına alınırlar ki, en yakınlarının bile” dikkat et, etrafın yalakalarla dolu..” uyarılarına da kulak asmazlar. 

            Yalaka siyasetçiler, çıkar elde edeceklerine yüzde yüz inandıkları ünlü siyasetçileri yakın markaja alırlar. Etrafına değil sade bir vatandaş, hatta değil bir kuş, sinek bile yaklaştırmazlar. Yalakalık önemli bir sanattır. ”SOYTARILIK SANATI” diye de niteleyebiliriz bunu.. (Sahici sanat başka). Ağızlarından dökülen her söz baldan bir damla, her bakışları, “siz bir harikasınız” kıvamında jest; her mimikleri “kurban olam sana..” minvalinde ilahlaştırıcı bir seramonidir.

            Baştan şahsiyetli olup da zaman içinde yalaka siyasetçilerin kurduğu kapanlarda kıstırılarak kişilik çürümesine uğrayan/uğratılan nice ünlü siyasetçi, şu kavanoz dipli dünyadan göçüp gittiklerinde, sade vatandaş “iyi ki..g….di” demiştir. Demekle kalmamış, bir de beddua etmiştir üstüne üstlük. Böyle gelmiş böyle gider bu kervan..

            Bizim tarihimizdeki yalaka siyasetçilerin en ünlülerinden biri, II. Mahmud’un yakınlarına kadar sokulmayı başararak, okuma yazması bile olmadığı halde en yüksek makamlara erişmeyi beceren Halet Efendi’dir. Efendi filan değildi adam. Üstüne karşı köle ruhlu, alttakilere ise Firavun dilliydi. Adam o kadar can yakmış, o kadar çok insanın ipte sallandırılmasına sebep olmuş ki, söyleyeni belli olmayan şu beyit O’na ithaf! edilmiştir:

            Ne kendine verdi rahat, ne halka verdi huzur 

            Yıkıldı gitti Cihan’dan dayansın ehl-i kubur.

                Yalaka siyasetçi, menfaat devşirdiği siyasetçiye karşı,s öz ve davranışlarında ne kadar iki yüzlü ise, alttakilere de tam tersine o derece buyurgan olur, tersleyici, aşağılayıcı dil kullanmaktan utanmaz, arlanmaz.

                 Gülümsemeyi hiç beceremez, fakat gücünden yararlandığı önemli adama karşı daima “UYSAL KEDİ” rolünü dört dörtlük oynar.

            Sağlam siyasetçi, önceleri böyle  münafık siyasetçilere yüz vermez. Lakin zaman içinde tesir altında kalma sürecine girer; ama girdiğinin farkında olmaz. Bir zaman daha geçtiğinde, artık kibir boyası ile şahsiyeti değişmiş-dönüşmüş olur.

            Samimi dostlarının ikazlarını ya duymazdan gelir, yahut bir şekilde uyduruk gerekçelerle ıskalar, geri çevirir. Hatta o denli ki, yetinmez:

            “BENİ KISKANIYORSUN DEĞİL Mİ?..Gidi seni..” diyerek çatallısından fırçasını da atar.

             Bir müddet sonra, o dostlarından zırnık eser kalmaz. Birer, ikişer terk etmişlerdir zira.

            İnsan..

            Nefsine hoş gelen sözler duymaktan ölümüne haz duyar..

            Buraya kadar sorun yok demeyeceğim; sorunun anahtar cümlesi bu işte.

                Hz. Peygamber’in:

                SİZİ YÜZÜNÜZE KARŞI ÖVENİN GÖZÜNE TOPRAK ATINIZ..” uyarısının kendisi ile ilgili olmadığını hadis bilgini edaları ile söyleyerek hükmünü verir.

            Yalakalar, her devirde kazanmayı beceren soytarılardır şüphesiz. 

            En beteri ise, namazlı-niyazlı bilinen bir çok insanın “YALAKALIK SANATI” nı icra etmekte sirk maymunlarını bile imrendirecek derecede oyunbaz olmaları meselesidir. Hazin ama realite böyle. İnsanın ontolojisinde mevcut bu çirkin huy. Allah’tan başkasına kul olmanın şirk kadar ağır günah olduğunu bal gibi bilenlerin,”KASA MASA NİSA” uğruna güçlülere kul-köle olmaları çok  rezil bir şahsiyetsizliktir.

            Yalaka siyasetçi-üst siyaset hiyerarşisi, adam gibi görev yapma bilinci artık rafa kaldırılır. “Halka Hizmet..” şuuru,”birbirimize hizmet..”egoizmasına dönüşür. 

             Aşağıdan yukarıya (dikey) kuyruk sallama, yukarıdan aşağıya ise ,“AÇ KOLLARIN SAR BOYNUMA.” kıvamında çıkar paslaşmaları sürüp gider.

            Nereye kadar mı?

            Karşılıklı çıkar (Kasa Masa Nisa) imkanları ortadan kalkıncaya kadar.

             Böylelerinin en belirgin ve ayırıcı özelliği, mesela, yüzlerine tükürenlere karışı, güya tepki olarak pişkin pişkin sırıtmalarıdır.

            Yalaka siyasetçinin tükettiği siyaset adamı mı? Tabuta gireceği günü bekler. (O da nasipse..)

            İstese de istemese de..