Haber sitelerinde yer alan bir habere göre eski ve yeni milletvekilleri trafik kurallarından muaf olacaklar. Yaptıkları trafik ihlallerinden dolayı yedikleri cezaları TBMM Başkanlığı ödeyecekmiş. Valla helal olsun bize de ancak bu yakışırdı.
Yalnız burada bir hata var derhal düzeltilmelidir. Vekillerin trafik cezalarını seçildikleri yörenin emekli maaşlarından kesmeleri gerekirdi. Emeklilerin zaten aldıkları maaş epeyce yüksekti. En azından emekliler aldıkları maaşla geçinemeyen, meclis lokantasında neredeyse bedava yemek yiyen adamları oraya gönderenlere de bir fatura kesmek lazım.
Böyle bir garabet ancak bizim gibi ülkelerde olur. Parmak kaldırma ve indirme memurlarına dönen, vatandaşın hiçbir dahli olmadan listelere yerleştirilen ve bizlere bunları seçeceksiniz diyerek seçtirilen milletvekillerimize bu kadar kıyak geçilmesinden ne çıkar ki?
Milletin helal oyları ile seçildiğini beyan ederek bir dönemde birden fazla partiyi ziyaret eden kendisine yapılan yorumları şikayet ederek servetine servet katan adamlara biraz da trafik kurallarından kıyak yapalım. Ne kaybederiz ki!
Kendi kullandığı araçlar yetmezmiş gibi, yanına bir araç daha katarak kıyağa biraz daha eklenti yapmışlar.
Tuhaf olan bu teklifi yapanın halkçı geçinen CHP Milletvekillerinden ikisinin teklif etmesi. Halkın yanında olmak zaten halkın sırtından geçinmekle olur. Ayrıca şunu da unutmayalım; ülkemizin başına dert olan çakarlı araç kullanma ayrıcalığı da beylere tanınmış. Bir yandan çakarlı araçlarla mücadele ediyoruz ama bir yandan da birilerine bu konuda ayrıcalıklar tanıyoruz.
Millete tanınmayan ayrıcalıklar onların vekiline tanınıyor. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Henüz teklif halinde Meclis Başkanına sunulmuş. İnşallah kabul edilmez de bu yanlıştan dönerler. Kuralları hiçe sayanlar da bedelini ceplerinden öderler.
Bu olay tek parti döneminde yaşanan fıkra gibi bir olayı da hatırlamama vesile oldu:
"Tren gara yanaşır, peronda bekleyen yolcular trene binmeye başlarlar. Herkesin elinde bir kart memura gösterirler ve trene binerler. Ben Genel Müdürüm, ben müsteşarım, ben daire başkanıyım ve arkasından biri daha gelir ben milletvekiliyim. Hepsi bir kuruş vermeden imtiyazlı bir şekilde trene binerler. Sıra bizim gariban vatandaşa gelir. Bizimki de kontrol memurunun önüne gelir, O zamanlar kimlik yok, Nüfus Hüviyet Cüzdanı var. Bizimki de onu gösterir.
Memur: Hemşerim hani bilet " diye sorar. Bizimki de: "Ne bileti. şimdiye kadar kimseye bilet sormadın bana mı soruyorsun?" der.
Memur:" Geçenlerin kimi şu, kimi bu diye sayar sayar ve en sonunda da o da milletvekili idi" der. Bunun üzerine bizimki: "Ula uşağum vekile bilet sormuyorsun da onu seçen milletin aslına mı bilet soruyorsun?" der.
Ya işte böyle. Vekillere her şey var, asıllara ise şinanay yavrum şinanay. Olsun biz yine akıllanmaz bu adamları seçer yine göndeririz. Ne de olsa parti tutmuyoruz takım tutuyoruz ya!
Yazacak daha çok şey varda gerek yok! Nasıl olsa işler aynen devam. Eski tas eski hamam.