Bugün, 21 Eylül 2024 Cumartesi

Abdulkadir DEMİR


YAŞI İLERLEMİŞ BEKÂRLARIMIZ.

YAŞI İLERLEMİŞ BEKÂRLARIMIZ.


Büyük bir âlim ve mütefekkir olan ibn-Sirin'e bir adam  gelir ve ona şunu der : "Üstad'ım, benim bir kızım var ve benim bu kızıma iki aile birden gelip talip olmuşlardır. 

Ancak, ben bu iki aile arasında tereddütte kalmışım yâni kızımı kime vereceğime bir türlü karar veremiyorum. 

Ve ben sizden kızımı daha iyi birisiyle evlendirmek sağlıklı, isabetli bir karar almak için bu konuda bana yardımcı olmanızı istiyorum" diyor. 

Üstad İbn-i Sirin de ona şunu söyler : 

"Kızını Müslüman ve dindar olan  birisine ver ki, bir gün aralarında bir tartışma çıktığı zaman, o kişi kızını sevmese bile hiç değilse Allah'tan korkar senin kızına hakaret ve zülüm etmez." diyor. 

Zamanımızda yaşı bir hayli ilerlemiş çok sayıda kız, erkek bekârlarımız vardır ve bu bekârlarımızın sayıları gün geçtikçe biraz daha çoğalıp artmaktadır! 

Bunun böyle olmasının sebebi kimilerine göre "KADER" yani takdir-i İlahidir, êcel gibi sabittir ve uğraşmakla, çabalamakla ve gayret göstermekle de asla sonucu değişmez" deniliyor. 

Kimilerine göre de : "Evlilik, kişinin iradesine, tercihine göre zamanı uzar ve kısalır yâni tamamen evlenecek olan kişinin uğraşmasına, çabalamasına bağlıdır" deniliyor. 

Doğrusu ben de kendi hesabıma göre ikinci görüşü akl-a, mantığa daha yakın ve isabetli bir görüş olacağını, nâkl-e ters düşmediğini düşünüyorum. 

Çünkü ikinci iddiayı destekleyen Kur'ânda Cenab'ı Allah'n tavsiyesi veyahut da kimine göre emri vardır ve şöyle buyuruyor :

"İçinizden evli olmayanları, (Bêkârları) köle ve câriyeleriniz arasından da elverişli olanları evlendirin. Yoksulluk içinde iseler Allah lütfu ile onları ihtiyaçtan kurtarır. Allah’ın hazinesi geniştir, her şeyi bilmektedir.

(Nur Süresi/ 32.) 

 

Cenab'ı Allah her şeyi bilmesine biliyor da keşke maddi durumu iyi olan zengin kulları da bunu bilselerdi ve Allah'ın bu emr-ini yerine getirip üşünmeden, sıkılmadan gerekli yardımı yapabilselerdi.

Ben buradan elinden bir şey gelen herkese şunu söylemek istiyorum. 

Lütfen bekârlarımızın elinden tutun ve dünya evine girmeleri için onlara yardımcı olun. Kimin ne gibi bir imkânı varsa Allah rızası için geri durmasın ve bi zahmet bir-iki adım ileriye atılsın! 

Etrafınızda evlenmekten korkan, gayr-ı meşru yollardan durumu idarê edip evliliği gereksiz gören ve ağır seçenekleri bir bir sıralayıp ve bile bile evliliğini geciktirmek isteyen bekârlarımız varsa onları ikna edebiliyorsanız lütfen ikna edin, günah işlemelerine mani olun ve sizin sayenizde gecikmeden hemen evlensinler! 

Durumu iyi olmayanlara, maddi ve manevi olarak yardım edin sevinsinler, üzülmesinler ve daima size duâ etsinler.

Evlilik kutsaldır, onu maddi ihtiraslarınızla zorlaştırmayın, sırf fakirdir diye pırıl pırıl gençlerin yüzüne kapıyı kapatmayın. Bırakın bu KEÇELİ'ler sizin sayenizde gittikleri her yerde "Benim de bir ailem vardır" diyebilsinler.

Bekârlarımız artık ince eleyip sık dokumasınlar. Kim bilir belki de sizin şer gördüğünüz şeyde hayır var ve hayırlı gördüğünüz şeyde de şer vardır bilemezsiniz. Hocalarımız bunu mutlaka size öğretsinler. 

Etrafınızda yaşı ilerlemiş, hallerine ağlanacak kız ve erkek bekârlanız varsa onların haline bakın mutlaka onlara acıyın ve üzülün. Henüz evlenme imkănı olanlar varsa ikna edip yüzlerini güldürün. 

Günümüzde yüreklerimize su serpecek bir anektodu paylaşmak isterim; 

Nikahını kıydığım gelin hanıma sordum: 

Mehir olarak eşinden istediğin şey nedir? 

10 gram altın, dedi.

Bu benim daha önce hiç duymadığım bir rakamdı. Çok hoşuma gitmekle beraber bir miktar da şaşırmıştım. Sordum o şaşkınlıkla. 

Az değil mi? Neye göre az, dedi.

Ne bileyim, şimdiye kadar bir çok nikah kıydım ama böyle düşük rakam söyleyene hiç denk gelmedim, dedim.

Evet, etrafta çok farklı rakamların telaffuz edildiğini biliyorum. Ama bunların yanında benim bildiğim bir şey daha var. Hani Peygamberimiz (s.a.v);

“Nikahın en hayırlısı kolay ve külfetsiz olanıdır." buyurmuyor mu? Benim ölçüm bu. Başkalarının ne yaptığı beni ilgilendirmez, dedi (Şaşkınlığıma bir de hayranlığım eklenmişti.)

Geleceğe dair bir kaygın yok mu? Elinde bir sağlamlık olsa fena mı olur, diye sordum mahsustan. 

Hocam, benim eşim sağlam olsun. O sağlam olmadıktan sonra bu tür şeylerin bana göre hiçbir kıymeti yoktur. Ben Allah'a güveniyorum. Benim tevekkülüm O'na dır. 

Ben eşime de güveniyorum. Ben eşimi mağazadan kıyafet alır gibi seçmedim çünkü. Öyle bir takım yaldızlı sözlerine kanarak "tamam, kabulümsün" de demedim.

Soyunu sopunu biliyorum. Nasıl bir ailede büyüdüğünü biliyorum. Dahası bu işe bir başıma da karar vermedim. Büyüklerimin görüşlerinden, tecrübelerinden ve tavsiyelerinden de yararlandım, dedi...

 

Şu an çocuklarını evlendirmek isteyip de uygun aday bulamayan velilerin "keşke, böyle bir gelin de bize denk gelse" diye iç geçirdiklerini tahmin edebiliyorum.

Fakat bu arzu ve beklenti içerisinde olanlara şunu hatırlatmak isterim. 

Bu bilinçte çocuklar istemekle olmuyor, yetiştirmekle oluyor.

Bu kalitede çocuklar 'çocuktur, çok da üzerine gitmemek lazım' demekle olmuyor. 

Bu tür çocuklar emek istiyorlar, sabır istiyorlar ve en önemlisi de dertli bir yürek istiyorlar.

 

"KAR'I KOCA"

Neden erkeğe "KOCA, kadına 'KARI' denir bilirmisiniz?

Ayakkabının, terliğin, çorabın, hatta at arabasına koşulan atların eşi olur. 

İnsanın eşi olmaz. 

Belki bir ömür eşlik ediyor diye, sevgiliye eş deniyor olabilir...

Oysa Koca denmeli...

Çünkü Koca; Bilge demektir. Koca demek dağ demektir. Dağ ne kadar yüce olursa olsun, üstünde "KAR" olmayan dağ eksik demektir. Dağların yücesine kar yağar diye. Kadın'da "KAR" gibi, pak ve masum, örtmeli bir ömür boyu, süsü olmalı, o yüce dağın...

Yani Bir Erkek, bir hanıma, evlenme isteğini ilettiğinde, ona; Ben koca bir "DAĞIM", sen de başımın üstünde "KAR"ım ol...diyerek, ona baş Tacım ol demek istiyor ne güzel değil mi?

Cenab'ı Allah! Evliliği gecikmiş, eline bir fırsat geçtiği halde bu fırsatı bir çeşit değerlendirememiş olan bütün bekâr kız-erkek kardeşlerimize hayırlı bir hayat ve kolay bir ömür nasip etmesi niyazımla…

Cuma gününün Mübarekliği hayrâtı berakâtı fuyuzâtı üzerimize olsun.