15 Ekim 2024 tarihinden bu yana salı günleri Ordu Hürses'te makaleler yazıyorum. Geçen hafta içinde, bununla ilgili olarak iki ahbaptan iki farklı yorum duydum. Bu yazımda onların bu konudaki görüşlerini kısaca özetleyeceğim ve bunlarla birlikte kendi düşüncelerimi de kısaca ortaya sereceğim.
1. Arkadaşlarımdan biri, yazılarıma (ve tabii bana) iltifatta bulunma inceliğini gösterdi, sağ olsun. Whatsapp üzerinden - Ferdi Tayfur'la ilgili makalemi kastederek - şunları yazdı: "Mehmet, bu makalen muhteşem! Ancak bu kadar güzel olur. Türkiye’de bu konuyu bu kadar güzel ifade edecek kalem (yazar-çizer) yok kardeşim! Sen bir cevhersin!! Vallahi mahalli bir gazetede yazmakla harcanıyorsun! Büyük gazete yazarları senin yanında zayıf kalır." (Ömer Kıyak; Emekli Öğretmen). Ona, daha önceleri, yıllarca Odatv'de, Veryansın'da ve Türkiye geneline hitap eden başka birçok medya kuruluşuda/ gazetelerde ve dergilerde siyasî ve edebî yazılarımın yayınlandığını anlattım ve ekledim: "Oralarda şunu gördüm: Senin, onların ideolojik ve siyasî görüşlerine kesinkes uymanı bekliyorlar. Tarafsız bir hakem misali, gördüğün yanlışa (faüle!) hangi taraftan gelirse gelsin, müdahale etme şansın yok. Yani,
2. Diğer ahbabım - ki mektepli ve aktif bir gazetecidir; ismini vermeyeceğim - mealen şunları söyledi: "Senin makalelerin yerel gazetelerin karakterine uymuyor. Yerel gazete, adı üzeinde yerel konuları işleyen gazetedir. Senin yazdıkların, ulusal basında yer alacak konulardır. Yerel gazetenin okuyucuları, Ordu'yla doğrudan ilgili haberleri merak ediyor. Bu kitle, genel konuların işlendiği ulusal basını zaten ayrıca takip etmekte..." Bu arkadaşa, ben de (mealen) şunları söyledim/ (veya buradan söylüyorum): "Ulusal-yerel ayrımı, yapay ve geçersiz bir ayrımdır. Yerel gazete yazarından, ulusal/ genel konularla ilgilenmemesini nasıl bekleyebiliriz? İki alan da birbirinden ayrı tutulamayacak kadar karşılıklı ilişkiler ve bağımlılıklar içindedir. Senin anlayışın,
KÖR NOKTA KÖŞESİ
1. Yıllarca - genellikle çok okunan - makaleler yazdığım "sol eğilimli" (!)/ ulusal, hatta uluslar arası boyutlu bir internet gazetesinden; Kemal Kılıçdaroğlu'nun, CHP Lideri olarak FETÖ'ye karşı kesin tavır takınmaktan kaçınmasını eleştirdiğim yazım yayınlanmadığı için ayrıldım. "Milliyetçi"/ "Atatürkçü" (!) maskeli bir diğer internet gazetesi; Covid-19/ pandemi bahanesiyle, ama aslında "Üst ve Alt DerinÇete" kumpasıyla milyarlarca insana vurulan mRNA aşılarının insan vücudunda ortaya çıkardığı ölümcül yan etkilere değindiğim yazımı sansürledi. (2020'de!). "Sosyal demokrasi" (!) mahallesinden bir ("yerel") gazetenin yetkilileri ise, yazılarımda, (bana ait olan) "Üst DerinÇete"/ "Alt DerinÇete" kavramlarını kullanmamdan rahatsız oldular. Ancak, yazımı yayınlamama bahaneleri başkaydı, ki ona burada (daha fazla) girmeyeceğim...
2. "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar!" (Türk atasözü). Olsun! Bir deyim de şöyle der: "Bir kapı kapanırsa, bir başkası açılır!"