Bugün, 3 Aralık 2024 Salı

Taner ÇELENK


YEREL SEÇİMLERDE PARTİYE Mİ, ADAYA MI OY VERİLİR?

YEREL SEÇİMLERDE PARTİYE Mİ, ADAYA MI OY VERİLİR?


 

Ülkemizde genel olarak iki tip seçmen vardır.

BİRİNCİ tip seçmen, partisini dava görür ve partisi kimi aday gösterirse ona oy verir.

İKİNCİ tip seçmen adaya bakar, menfaatine bakar, hizmetine bakar, bir davası yoktur, kararları her an değişebilir, bir gün önce çok sevdiğini, oy vereceğini söylediği adaya ikinci gün basit bir kızgınlıkla oy vermeyeceğini de beyan edebilir…

BİRİCİ tip seçmenin büyük endişeleri vardır.

Davasına sahip çıkan parti seçimi kaybederse, davasının da zayıflayacağına inanır.

Geniş perspektiften bakar seçime ve sonuçlarına.

Endişeleri daha çok fikridir, dünya görüşü ile alakalıdır.

Yaşam tarzına müdahale korkusu vardır.

Davam dediği partisinin beldesinde, ilçesinde ya da şehrinde seçimi kaybetmesi genel seçimlere de yansıyacağı ve davasının güç kaybına neden olacağı inancını taşır.

Kendi partisinin kaybının, karşı tarafın güçlenmesi demek olduğunu düşünür.

Bu da onun hayatına müdahale anlamında tehlike demektir.

Bu yüzden dava adamı kimliği olanlar partisinin gösterdiği adaydan şaşmazlar

Velev ki gösterilen adaydan hoşnut olmasın yine de partisinin gösterdiği adaya oy verirler.

İKİNCİ tip seçmen, davası, belirli bir dünya görüşü, fikirsel ve yaşam tarzı konusunda tedirginlikleri olmayan seçmendir, genelde adaya bakarak oy verirler.

Bu tip seçmenler genelde ekonomik gerekçelere, menfaatlerine, adayın karizmasına, hitabetine, etkili söylemlerine, vaatlerine ya da hizmetlerine bakarak oy verirler.

Bu İKİNCİ tip seçmen her an fikir değiştirebilir, ikna edilebilir bir pozisyondadır.

Gelelim ülkemiz partilerinden bu minvaldeki örneklere: 

AK PARTİ'nin kurulduğundan beri yaşadığı en büyük hayal kırıklığı 2019 yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara'nın kaybedilmesiydi.

Partisini dava bilen Ak Partililer, biz nerede hata yaptık, bu yenilginin telafisi için neler yapabiliriz, bu süreci en az zararla nasıl atlatabiliriz hesabı yaparlarken;

Davası olmadan Ak Parti’ye oy verenleri ise farklı bir endişe sarmıştır.

Endişelerinin başlıca nedeni menfaatlerinin sona erecek olmasıdır.

Bu insanlar hemen orta yollu eylem ve söylem içerisine girerler.

Hatta acımasızca oy verdiği partiyi eleştirmeye başlarlar.

Hatta ben de bu yüzden oy vermedim demeye kadar getirirler ki karşı tarafa birlikte başardık mesajı ulaşsın.

 

Aynı şekilde Ankara ve İstanbul'un kazanılması CHP içinde, seçmenlerde hiç olmadığı kadar sevinç oluşturduğu ve iktidara adım adım yaklaşıyoruz hissi yaşadığı bir durumdur. 

Cumhuriyet Halk Partisine (davasına) gönül verenlerin geliyor gelmekte olan sloganları attığı ve bir diğer kesimi daha cesurca eleştirebildiği, cesaretle fikirlerini söyleyebildiği, içlerindeki asıl duyguları dışa vurduğu dönem yine bu dönemdir. 

Örnek: 4-6 yaş Kur'an kurslarını, imam hatipleri kapatacağız, okullarda zorunlu din derslerini kaldıracağız, laikliğin ayaklar altına alınmasına müsaade etmeyeceğiz, tarikatlardan, vakıflardan, yandaş medyadan ve hükümetin memurlarından hesap soracağız…

Özetleyecek olursak, 1.grup: Hasbidir, dava şuuruyla hareket eder, şahısların gelip geçici olduğunu asıl olanın dava olduğunu düşünür, seçimi kaybettiğinde davasının zarar göreceğine inanır…

 2. grup: hesabidir, tamamen menfaat penceresinden adayı değerlendirir, öfkesi de sevgisi de menfaat icabıdır, anlık kararlar verebilir, en son kimi dinlediyse onun etkisinde kalma ihtimali yüksektir…

Seçmen açısından durum böyle iken bir de Adaylar açısından bakacak olursak duruma:

Dün A partisinde iken bugün B partisinde olanlar, dün davam dediği ve nerede ise gelebileceği tüm makamlara geldiği halde ölene kadar bu iş kendi hakkı imiş gibi aday gösterilmediğinde hemen karşı tarafın yolunu tutanlar var.

Bunların birçoğu seçilmeyeceğini bilse de en azında onlar da seçilmesin, beni aday göstermediklerine pişman olsunlar hırsıyla karşı tarafa hizmet ederler ki öfkeleri, hırsları, egoları dağlardan yüce bu “adamların” şerrinden Allah memleketimizi korusun.

Bu durumların son zamanlarda çok olmasının ana nedeni dava şuuru olan insanların siyasette kendilerine yer bulamamasından kaynaklıdır.

Siyaset sadece parası olanların, zenginlerin yapabileceği, masraflarını kaldırabileceği bir platform haline gelmiştir.

Bu yüzden menfaat çeteleri, dönme dolaplar, eksen kaymaları her kesimden sıkça olmaktadır.

Ne diyelim her fırsatta söylüyoruz, bizim derdimiz, mücadelemiz parti mücadelesi değil zihniyet mücadelesidir.

Memleketimiz için en hayırlı olan kim ise o olsun inşaallah.

İnsanların yaşam tarzlarına müdahale edecek, inançlarına tahammül etmeyecek insanlardan, hizmet edeceğim diye gelip, insanların duygularını sömürüp, talan eden, cebine çalışan, davasına zarar veren, halka kulağını tıkayan, tepeden bakan, kibirlenen, ahlaksızlığa tevessül eden… tüm karaktersizlerden Allah memleketimizi korusun inşaallah.

Selam ve dua ile kalın sağlıcakla…