Bizim çocukluğumuzda yayla evlerimiz böyle idi. Başları iki taraflı çentik açılan çam kütükleri birbirine geçmeli şekilde yerleştirilir ve fotoğraflarda da görüldüğü üzere tek katlı ya da çift katlı çoğunlukla altı ahır üstü geniş tek odalı evler yapılırdı.
Hem uzun ömürlü hem de sağlıklı nefes alan evler olurdu. Aydınlatma işi de çatı örtüsü olan hartamaların arasında bırakılan bir açıklıkla halledilirdi. Evin genelde bir köşesinde ocak başı bulunur ve burada yakılan kalın odunlar hem evin yemeğini pişirir hem de ısınma işini hallederdi.
Çam odunları biraz da çıralı olursa yanarken çıkardığı çatırdı bizlere müzik gibi gelirdi. Birde büyüklerimiz bize uyurken bir de masal anlatırlardı ki değme keyfimize. Bin bir gece masalları onların yanında yavan kalırdı.
İmkanlar kısıtlı idi ama biz eldekiler ile daha mutlu ve huzurlu idik. Yeni neslin bir haftada giydiği değişik giysileri belki de biz bir yılda giyemiyorduk ama hiç dert de değildi.
Ne oldu ne değişti de bizi bu hale getirdiler anlamak mümkün değil.
Bu güzel ahşap yığma kütük evler bir hafta önce ziyaret ettiğim Seben İlçesi Kızık yaylasında çekildi. Hala bazı yaylalarımızda bu tür evleri görmek mümkün.
Ben ayrıldıktan bir kaç saat sonra dikkatsizlik sonucu aynı yaylada bu tür evlerden biri ne yazık ki yanıp kül olmuş. Kültür dokumuzu da ne yazık ki yabancı hayranlığı, özenti ve kültür emperyalizmi yoluyla milli ve manevi değerlerimiz de yakıp kül ediyoruz.
Encamımız hayrola.