Adamın biri köyün başında bir yalan söylemiş, köyün sonuna varınca söylediği yalana kendisi de inanmış. Malum; bu günlerde meydanlarda bir beka sorunundan bahsediliyor. Ben de merak edip bu beka sorununu araştırma ihtiyacı hissettim. Bu anlamda değişik kaynakları inceledim ve gördüm ki, bu ülkede kronikleşmiş bir beka sorunu vardır ve tarihsel süreç içerisinde bu sorun devam edecektir.
Beka konusu üç beş cümleyle ifade edilecek bir sorun değildir. Bir zamanlar dünya coğrafyasının yarısından fazlasına hükmeden, ancak farklı nedenlerden dolayı bugün Anadolu topraklarına sıkıştırılan bu kutlu devletin ve seksen üç milyonluk necip milletin, içte ve dışta azametini kabullenemeyen sayısız çekemeyenleri vardır. Dolayısıyla Türkiye’de beka sorunu yoktur diyen kişi, ya tarihini bilmiyor, ya da birileri tarafından gaza geliyor / getiriliyor demektir.
Şunu çok iyi bilmek durumundayız. Türkiye, Cumhuriyet döneminden önce yönünü, Cumhuriyet’ten sonra da dış kaynaklı örgütlerle yörüngesini yitirmiştir. Biz burada zulümle tarihi yapan, tarihi sürükleyen aktörlerden ve terör örgütlerini bağrında besleyerek üzerimize salan sözde batılı dostlarımızdan bahsediyoruz.
Sultan 2. Abdülhamit Han’ın tahttan indirilmesi, altmış ve seksen darbeleri, e-muhtıralar, MGK bildirileri, 367 garabeti, yirmi sekiz Şubat hadisesi ve son olarak ta on beş Temmuz darbe girişimi yönümüzü ve yörüngemizi kontrol etmek isteyenlerin oyunu değil de nedir Allah aşkına? Yetmedi; burnumuzun dibindeki komşularımızı etkisizleştirip Irak’ta ve Suriye’de kurulmak istenen terör devleti! Ancak bunları görmemek için kör, sağır ve dilsiz olmak gerekir.
Bu anlamda, son iki asırlık süreçte dünya tarihinin yapılmasında kilit rol oynayan ülkelerle Türkiye'yi karşılaştırmamız ve gerçekleri görmemiz gerekmektedir. Bakar mısınız İngilizler ve Almanlar iki büyük dünya savaşı yaşamalarına ve büyük bir yıkımla karşı karşıya kalmalarına rağmen yönlerini ve yörüngelerini değiştirdiler mi? Onlar ileri, hep ileri deyip vatanları uğruna inandıkları yolculuklarını devam ettirdiler ve yalpalamadılar. Onlar bizi adam yerine görmediler ama, biz kendi öz derlerimizi görmezden gelip batı deyip batı işittik.
Dik durmak ve iddialı olmak bir toplumun yaratıcı ruhunun ve kurucu iradesinin tek kaynağıdır. Geçmişini, yaratıcı ruhunu ve kurucu iradesini görmezden gelen veya reddeden bir toplum, yönünü ve yörüngesini yitirmekten, beka sorunu yaşamaktan kurtulamaz.
Biz, kim olduğumuzu bilmiyoruz ve dahası biz kendimizi tanımıyoruz. Biz aziz Türk milleti olarak tam bin yıl boyunca hem İslam tarihinin kaderini şekillendirdik, hem de dünya tarihinin akışını değiştirdik. Gel de sen anlat bunu yabancı meraklılarına!
Kaldı ki Türkiye, iki asırdır bir beka mücadelesi veriyor. Çok partili demokratik hayata geçtiğimiz günden bu güne her on yılda bir maruz kaldığımız darbelerle Demokles'in kılıcını yiyoruz. Özetle söylemek gerekirse Türkiye, iki tür beka sorunuyla karşı karşıyadır. Bunlardan birincisi dışarıdan gelen açık tehditler ve ikincisi de içeriden yapılan üstü kapalı tehditlerdir.