Değerli Okurlar, yayınlanan iki yazımı aynı gün yazmıştım. Pazartesi günü sabaha karşı bir sarsıntıyla uyandık. Ordu’da da deprem mi olurmuş diyerek şaşkınlığımı gizleyememekle birlikte bu depremin bizim bölgede olmadığını tahmin etmek güç değildi. Acımız o kadar büyük ki 4 gündür, gerçekten çok ağladım. Televizyonun başına her geçtiğimde mutlaka gözyaşlarıyla ayrılıyorum. Ben bugün bu acıyı yazmak istemiyorum. Deprem bölgelerinde -10 derecelere varan hava koşulların da yüz binleri geçen arama kurtarma ekipleri, güvenlik ekipleri hepsi kahramanlar. Hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum. Allah yar ve yardımcıları olsun. Depremde kaybettiklerimiz bana göre şehit mertebesindedir. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılarımıza Allahtan acil şifalar diliyorum.
Asıl yazmak istediğim diğer kahramanlar, hiç fark ettiniz mi? Z kuşağı gümbür gümbür geliyor. Gerek deprem bölgesinde gerekse depremden hasar görmeyen diğer bölgelerde her yerde onlar gönüllüler ve hiç bir karşılık beklemeden, bayanlar, erkekler hiçbir cinsiyet ayrımı gözetmeden birlikte fedakarca çalışıyorlar. Yardım kolileri hazırlıyorlar, yüklüyorlar, dağıtıyorlar vs. Artık bu gençleri anlamaya çalışıp, kulağındaki küpesiyle, döğmesiyle, bilmem neyiyle uğraşmaktan vazgeçin. Ben onlar ile kendi kuşağımdakilere göre gerçekten daha iyi anlaşıyorum. Çok becerikliler, yardım seveler, hayvanları doğayı seviyorlar. En önemlisi Dünya’yı tanıyorlar. Hadi uzatmayayım. 2 kez yayınladığım yazım, tekrar hatırlatarak yayınlıyorum buyurunuz.
“Bu günlerde sürekli herkesin diline sakız olmuş “Z” jenerasyonu konuşuluyor. “Z” jenerasyonları olarak kastedilen nesil 2000 yılı sonrası doğanlardan bahsediliyor. Efendim bunlar umursamaz, vatansever değillermiş, deist ya da ateistlermiş. Saydıra bildiğiniz kadar sayın bitmez. Şunu baştan ifade etmeliyim ki, şahsen benim gençlerle ilgili bir sorunum ya da kendilerinden şikâyetim yok. Ömrümün uzun yıllarını 20 yaşında gençlerle geçirdim ve TSK’dan ayrılmama müteakip eğitim kurumlarında sürekli gençlerle birlikteydim. Halen fırsat buldukça onlarla sohbet etmekten çok keyif alırım. 80’li yıllar dâhil 90’lı yıllarda doğanlara da milenyum nesli deniyor. Daha öncesi doğan nesillere ne denildiğini ise Google Hoca’dan alıntılayarak yazıyorum. 60-70’li yıllarda doğanlara “X” jenerasyonu ve daha önceki doğumlulara da “Baby Boomer” deniyormuş. Nesilleri sınıflandırarak her neslin birbirlerinden ayrışmaları sağlanmış. Kendi gençliğimden hatırladığım, köyümdeki büyükler şimdiki gençler diye söze başlar yaylım ateşleri durmazdı. Bugün değişen ne? Biz teknolojiyi kullanma konusunda çok beceriksiziz ve neredeyse hayatımızın büyük bölümünü onlara bağımlı olarak yaşıyoruz. Akıllı cep telefonlarını kullanırken sorun yaşadığımızda mutlaka onlardan yardım alıyoruz, bilgisayar kullanırken bir sorun yaşadığımızda yine onlardan yardım alıyoruz. Otomobillerimizin elektronik aksamlarını yine onlardan öğreniyoruz. Dijital Çağın tüm gereklerini onlar çok rahat yerine getirebiliyorlar. Bu özellikleriyle de çok zeki olduklarını da düşünmüyorlar hatta bunu nasıl çözemediğimize şaşırıyorlar. Birileri internet üzerinden güya onları anladığını düşünerek hatta onların da kendisini çok sevdiğini zannederek You Tube üzerinden söyleşi yapacakken yorum kısımlarını kapattırmak zorunda kaldı. Şimdiki gençleri hamasetle, hurafelerle, yetmediğinde kabadayılıkla etkilemeniz mümkün değildir. Geçti o işler.
Onların dilini konuşabilmeniz için en azından sosyal medya repliklerine hâkim olmanız gerekir. Gençlerle ilgili çok eskiden mesela 2000-2500 yıl öncesinde neler söylenmiş şöyle kısaca gezinelim. Kaynaklarından emin olmamakla birlikte Sümerolog Dr. Muazzez İlmiye ÇIĞ söylemiş, ”Sümer tabletlerinde ‘bu gençlik nereye gidiyor’ yazısını gördüğümden beri gençleri sorgulamıyorum.”
Aristo (MÖ: 384-322) Antik Yunan kültürünün ünlü düşünürlerindendir. 2350 yıl önce Şöyle demiş, “Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar. Yetişkinlere karşı saygısızlar. Ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenleri sinirlendiriyorlar.” Çok tanıdık geliyor değil mi?
Biraz daha geriye gidelim ve bakalım bir diğer İyonya’lı düşünürlerden Sokrates (MÖ: 469-399) 2450 yıl önce ne söylemiş; ”Günümüzün çocukları lüksü seviyor, kötü davranışları var, otoriteye baş kaldırıyorlar, yaşlılara saygıları yok, çalışmak yerine çok konuşmayı seviyorlar.” Bir başka sözü, “Çocuklar artık evlerinin hizmetçisi değil, tiranı gibiler. Anne babaları odaya girince ayağa kalkmıyorlar, onlara itiraz ediyorlar, destek olmak yerine sürekli konuşuyorlar. Yemek yerken ağızlarını şapırdatıyorlar. Otururken bacak bacak üzerine atıyorlar ve öğretmenlerine zulmediyorlar.” Sanki çocuklarınızı ya da torunlarınızı tarif ediyor gibiler değil mi?
Biraz daha geriye gidelim, Antik Yunan mitolojilerindeki ilginç hikâyelerin yazarı meşhur Hesiodos (MÖ: 800) bile gençlere atarlanarak 2800 yıl önce şöyle demiş: “Günümüz gençleri öyle umursamaz ki, ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı, ağırbaşlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kuralları boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar.” Gülmemek elde değil. Bu kadarda benzerlik olmaz ki? Diyemiyorum.
Basit olarak görülüyor ki 5000 yıl öncesinden beri gençler sorun olarak algılanıyor ve insan fıtratının binlerce yıldır hiç değişmediğini anlıyoruz. Ben bir gün, ilkokuldan arkadaşım bir veliye bana çocuğunu şikâyet ederken dayanamayıp “Sen neydin ki çocuğun ne olsun? Önce kendi geçmişine bir bak, sonra çocuğunu yargıla.” diyerek göndermiştim.. Şikâyet eden Boomer’lar, ve X jenerasyonları önce kendi gençliğinizi samimiyetle gözden geçirerek bir hatırlayın. Biraz empati yapmayı öğrenin. Nihayetinde onlar sizin çoğaltılmış kopyalarınızdır. Eğer onlar ile iletişim sağlamayı başaramazsanız, Dijital Çağ’da kâğıt paralar geçerliliğini kaybederken o paraların yerini, sosyal kredinizi belirleyen telefonlarınızdaki sayılar alacak. Bakkaldan ekmek dahi alırken teknolojiyi kullanmak zorunda kalacaksınız. Yoksa aç yatarsınız.” Dedim.
Kalın sağlıcakla.