Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Mehmet Ali AYDIN


ZULMETMEDİYSEN ZULÜM GÖRMEZSİN

ZULMETMEDİYSEN ZULÜM GÖRMEZSİN


Bu hikâyeyi çok severim. İyi anlayabilsek her şeyin düzeleceğine eminim. Hayatta başımıza ne geliyorsa ne görüyorsak hepsi bizim yaptıklarımızın karşılığı. İyilikle karşılaşıyorsak mutlaka yaptığımız bir iyiliğin karşılığı, kötülük görüyorsak yaptığımız bir kötülüğün karşılığıdır. Yok şayet hiç kimseye kötülük yapmadan kötülük görüyorsak o da bizim için bir imtihandır ve ahirette mutlaka karşılığı vardır.

Hani atalarımız derler ya: “Kötülük her kişini karı, iyilik ise er kişinin karıdır”. O nedenle herkes iyilik yapamaz. Hikayemize gelince:

Bir zamanlar bir ülkede zalim bir hükümdar yaşıyormuş. Saltanatını halka zulüm ve baskı ile yürütüyormuş.

Bir gün, şehirde gezerken bir evin bahçesinde gördüğü kadına göz koymuş, adamlarına onu saraya getirmelerini emretmiş. Adamlar zalim hükümdara:

-Efendimiz; o göz koyduğunuz kadın, şehirde bir marangozun karısıdır. Kendisi ve kocası çok dindar ve çevrede oldukça sevilip sayılan kimselerdir. Düşmanlarınızın sizin bu arzunuzu duyup, aleyhinize işi büyütebilirler. Siz marangoza bu gece sabaha kadar yapamayacağı bir iş teklif ediniz. Sonra da emrinizi yerine getirmedi bahanesiyle, kendisini idam ediniz. O zaman göz koyduğunuz Karısı dul kalır, kendiliğinden size gelir, aleyhinizde herhangi bir dedikoduya da sebebiyet verilmemiş olur.

Zalim hükümdar, akılcılarının verdikleri bu aklı pek beğenerek, marangozu çağırtmış, şöyle konuşmuş:

-Bu gece sabaha kadar, öd ağacından olmak şartıyla, on tane süslü sandık yapacak; şafak vakti göndereceğim adamlara teslim edeceksin. Şayet adamlarım geldiği anda, bunları eksiksiz teslim etmezsen, seni getirip sarayımın zindanında astıracağım, haberin olsun!..

İyi kalpli marangoz buna imkân olmadığını, verdiği mühleti birkaç hafta uzatmasını istemişse de, zalim hükümdarı kararından döndürememiş.

-Şafak vakti göndereceğim adamlarıma ya on sandığı teslim edersin yahut da buna mukabil kendi kelleni verirsin…

Marangoz heyecan ve telaş içinde evine gelmiş, göz yaşı döküp ağlamaya başlamış. Ailesinin ısrarı üzerine de, zalim hükümdarın teklifini anlatmış. Hanımından göz yaşları içinde helallik dilemeye başlamış. Kadın kocasına:

-Dur bakalım acele etme, demiş ve ilave etmiş:

-Sen hiç kimseye zulmettin mi?

-Hayır, ben hiç kimseye ne zulmettim ne de birinin namusuna ve ırzına yan baktım. İşimde ve evimde, kendi halimde yaşayıp duruyorum işte!

Bu sözler üzerine kadın:

-Öyleyse, boşuna telaş etme! Zulmetmediysen zulüm görmezsin, demiş.

Fakat adamda ümit iyice kaybolduğu için, “Şunun şurasında ne kaldı ki, neredeyse hükümdarın adamları gelecek,” diye hayıflanıyormuş.

Kadın ise:

-Hiç telaş etme! Zulmetmediysen zulme uğramazsın. Bakalım Mevla neyler? Diyerek serin kanlılığını muhafaza etmekteymiş.

Sabaha doğru kapı güm güm vurulmuş. Marangoz, heyecandan elleri, ayakları titreyerek:

-Eyvah, işte geldiler, halbuki sandıkların bir tanesi bile meydanda yok!.. Demiş, korkudan ecel terleri dökmeye başlamış. Kapının açılması üzerine hızla içeri giren hükümdarın adamları:

-Çabuk marangozhaneye, demişler.

Adam hanımına:

-Görüşmek artık mahşere kaldı, haydi Allah’a ısmarladık!... Deyip vedalaşmış. Hükümdarın adamları bu sözlere kızmışlar:

-Neden görüşmeniz mahşere kalsın? Yapacağın sadece bir tabuttan ibaret, demişler.

Marangoz anlamayınca da şu izahı vermişler.

-Bu gece yarısı hükümdar ani bir kalp krizi neticesinde öldü. Onun cenazesi için bir tabut yapmanı, yeni hükümdar emretti. Yapacağın bundan ibarettir!..

Etme bulma dünyası, çalma kapımı çalarlar kapını misali. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmıyor.