Mehmet Ali AYDIN

Tarih: 22.09.2025 10:18

AZ DEGİLSİNİZ-2

Facebook Twitter Linked-in

 

Geçen bu başlıkta başka bir yazı paylaşımı yapmıştım bu nedenle buna iki numara koydum. Başlıkta noktalı yere de bir ibare yazmadım ki okuyanlar kendilerine göre doldursunlar diye. Ülkemizde yıllardır milletimizin gözü önünde tiyatro oynanmakta ve milletinde buna inanması beklenmektedir.

Son günlerde kamuoyunu meşgul eden olaylardan biri de CHP’nin kongreleri, bunlardaki usulsüzlükler, dönen dalavereler ve paralar. Gün geçmiyor ki ana muhalefet partisi ile ilgili sansasyonel bir olay cereyan etmesin. Partililer ve genel başkanları da bu olaylar karşısında partilerine karşı söylenenlerin yalan ve iftira olduğunu ortaya koyup belgeleri ile ispat etmeleri ve kamuoyunu aydınlatmaları beklenirken ne yazık ki kuruldukları günden bu yana yaptıklarını yapıyorlar.

Milleti kandırmak için algı operasyonlarına başvurup, yandaşlarını sokağa dökerek provakatif eylemlerle haklarındaki şaibeleri sulandırıyorlar. Haklarında işlem yapan adalet mekanizmasını suçlayıp; hâkim ve savcıları tehdit ediyorlar. Yargıyı da Cumhurbaşkanının yargısı olmakla itham ediyorlar. 

Bunlar edep, adap ve ahlaktan o kadar yoksunlar ki mahkemeler kendi lehlerinde karar verirse “Türk Adaleti” yok aleyhlerinde karar verirse iktidarın adaleti diyerek işin içinden sıyrıldıklarını sanıyorlar. Hâlbuki milletimiz bunların cemaziyülevvellerini biliyor. Bunların kurulduğu günden beri yaptıklarını milletimizin bir kısmı çok iyi biliyor ama ne yazık ki at gözlüğü takarak bunların peşinden giden bir kesim var ki onlara ne anlatırsan anlat, onları inandırman mümkün değil.

Olsun biz yine bildiklerimizi anlatalım belki içlerinden aklıselim biri çıkarda gerçekleri görür. Bildiğiniz gibi en son mahkeme kararı ile İstanbul il kongresi iptal edilmiş, il başkanı ve yönetimi görevden alınmış, 196 delegenin delegeliği iptal edilmiş ve kendi adamları il yönetimine kayyum olarak atanmıştı. Bu daha önce yapılmış genel kongreyi de doğrudan etkileyecek genel başkanları milleti tekrar sokağa çağırarak beceriksizlikleri ve yaptıkları ahlaksızlığı perdeleme yoluna gitmişti.

Bu tür olaylar aslında azıcık tarih okuyanlar ve Cumhuriyet Dönemini araştıranlar göreceklerdir ki ilk değil. Onların tarihi böyle rezaletlerle dolu ve kendileri gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımayan bir anlayışın mümessilleri olarak karşımız çıkıyorlar. 

Belki çoğumuz bilmiyoruz bize demokrasi diye yutturulan aslında demokrasi ile alakası olmayan bir komedi. Cumhuriyet kurulduktan sonra 1946 yılına kadar seçim yapılmadan birileri tarafından halka rağmen bu halk yönetilmiş, muhalif hiç bir sese hayat hakkı tanınmamış ve susturulmuştur. Bunu sadece bir kaç örnekle belirtmekte yarar var.

Cumhuriyeti kurduğunu iddia eden Cumhuriyet Halk Fırkasına karşı ilk muhalefet hareketi 17 Kasım 1924 de kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasıdır. Bu fırkayı kuranlar da Mustafa Kemal’in en yakın silah arkadaşlarıdır. Halk nezdinde büyük bir teveccüh kazanan ve Halk fırkasına ciddi bir rakip olacağı anlaşılan bu fırka Doğu’da meydana gelen Şeyh Sait Ayaklanması bahane edilerek (!) 3 Haziran 1925’de Bakanlar Kurulu Kararı ile kapatılmıştır.

Aradan beş yıl geçtikten sonra memleketin yönetiminden ve gidişatından memnun olmayanlar tekrar bu defa yine Mustafa Kemal’in en yakın arkadaşları tarafından 12 Ağustos 1930 tarihinde Serbest Cumhuriyet Fırkasını kurmuşlardır. Fırkanın kısa zamanda teşkilatlanması ve Halk Fırkasının iktidarını tehdit edecek bir siyasi harekete dönüşmesi ile bu defa tezgâhlanan “Menemen Olayı” bahane edilerek 17 Kasım 1930 tarihinde kapatılmıştır.

Her iki fırkanın da siyasi ömrü bir yıl bile olmadan “Bakanlar Kurulu Kararı” ile sona ermiştir. Lütfen dikkat edin ve gözden kaçmasın, mahkeme kararı falan yok, doğrudan bakanlar Kurulu kararı ile kapatılıyor. Mahkeme de bunlar, hâkim de bunlar savcı da bunlar. Ben yaptım oldu. İtiraz edenin vay haline, itiraz edenin mi? Yok canım öyle bir şey olabilmesi mümkün mü? Karşı gelenlerin sonu örnekleri ile ortada duruyor.

Aradan uzun yıllar geçtikten sonra CHP’den ayrılan bir grup insan Demokrat Partiyi kuruyorlar. Bu sırada tarikler 7 Ocak 1946’yı gösteriyor. İlk çok partili seçim 21 Temmuz 1946’da yapılıyor. Seçimlerden önce CHP bildiğiniz CHP ve seçim sistemini kazanabileceği şekilde değiştiriyor. Yine ne olur ne olmaz bir aksilik olur diye tarihimize kara leke olarak geçen bir seçim yaşanıyor. Hakkaniyetten, eşitlikten ve adaletten uzak ”açık oy, gizli sayım” rezaleti ile CHP yine kazanıyor ama kimsenin buna itiraz etmeye ne hakkı var ne de şikâyet edeceği bir hukuki merci.

Nihayet 14 Mayıs 1950 tarihinde gizli oy, açık sayımla yapılan seçimi Demokrat Parti ezici bir çoğunlukla kazanıyor

Daha sonra yapılan iki seçimi de Demokrat Parti kazanınca suyu ısınıyor. Rejimin sahipleri bakıyorlar ki artık CHP’nin bundan sonra seçim kazanma ihtimali yok, gereğini yapıyorlar ve 27 Mayıs 1960 tarihinde ilk askeri darbemiz nur topu gibi dünyaya geliyor. Demokrat partiye kayıtlı bütün üyeler takibata uğruyor, çeşitli cezalara çarptırılıyorlar. Başta Başbakan Adnan Menderes olmak üzere iki bakan arkadaşı da idam edildi.

Bu olay demokrasi tarihimizin kara lekesi olarak tarihteki yerini aldı. O sırada CHP’nin başı olan İsmet İnönü’nün Demokrat Partililere yönelik olarak söylediği “Sizi ben bile kurtaramam” sözünün ne anlama geldiğinin takdirini de sizlere bırakıyorum. CHP işte bu her şeyin içinde var ama hiçbir şeye de karışmıyor. Tabii ki yersek.

(Devam edecek)

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —