Yüce kitabımızda Rabbimiz (CC) şöyle buyuruyor: “Bir topluluk kendini değiştirmedikçe Allah (CC) da onlar hakkında hükmünü değiştirmez. Onlar hakkında bir bela ve musibet dilediğinde de onu kimse engelleyemez.”
Hepimiz çoğu zaman yaşadığımız durumdan şikâyetçi oluruz. Hatta bir kısım insanlar vardır ki haşa Allah’ın taksimini sorgulamaya kadar işi vardırır. Hiç kimse hatayı, kusuru yanlışı ve başına gelen bela ve musibetleri kendi hal, hareket, davranış ve yanlışlarından geldiğini kabullenmez ve illa bir suçlu bulmaya çalışır.
Hiç akıl etmez ki eğri cetvelden düz çizgi çıkmaz. Kendisi eğri, büğrü olur ama başkalarının hep doğru, dürüst, ahlaklı ve namuslu olmasını bekler. Peygamberimiz (SAV) bir hadislerinde:
-"Ümmetimden iki grup dürüst olduğunda halk da dürüst olur, onlar eğri davrandıklarında halk da eğrileşir, bu iki grup idarecilerle fakihlerdir(İslam hukukçuları)
Bu günkü durumumuzun nedeni bu hadiste geçen insanların yeterli sayıda olmamasıdır galiba
Günümüzde bu iki gruptan yamuk olmayanı bul da senin olsun. İdarecilerin yamuk olmasını anlarım da İslam hukuku konusunda yamulan ve meseleyi orasından burasından tırtıklayarak Allah'ı değil de kullarını hoşnut etmek isteyen, işledikleri haltlara İslami bir kılıf bulmak için dinin aslını eğip bükenlere ne demeli ki?
Gerçi halk yamuk olunca içinden çıkanın düzgün olmasını beklemekte en hafifinden ahmaklık değil de nedir?
Hak ve hakikati söyleyenlere değil de bize hoş gelenleri söyleyenlere itibar ettiğimiz müddetçe geleceğimizin aydınlık olmasını beklemek ne kadar gerçekçi olur, onu da artık siz düşünün.
Daha düne kadar aday yapılmadığı için cumhurbaşkanı ve partisine her türlü hakareti yapanlar bu gün yönetime girebiliyorsa artık söylenecek söz bitmiş demektir.
Yazık! Ne kadar riyakâr ve sahtekâr olmaya başladık. Ondan sonra da " ne kadar kötü yönetiliyoruz" " din elden gidiyor" diye yaygara koparıyoruz.
Beyler onlar elden gitmiyor; bizim insanlığımız elden gidiyor!
Konumuzu bir Çin hikâyesi ile tamamlayalım durumumuzu bir daha düşünelim. İsteyen bunu bize de uygulayabilir. Çünkü farkımız yok.
Çin Başbakanı bir et pazarına resmî ziyarete gitmiş. Pazarı tertemiz ve çok düzenli olarak görmüş. Adamları ile gezerken rast gele bir kasabın tezgâhına gelerek sohbet etmeye başlamış. Başbakan: Domuz etleri fena değilmiş, işler nasıl gidiyor? Diye sormuş.
Kasap: genelde iyi idi ama bugün bir kilo bile satamadım;
Başbakan: Neden?
Kasap: siz ziyarete geldiğiniz için müşteriler pazara alınmadı;
Başbakan: O zaman ben alayım, bana 4 kilo verir misiniz?
Kasap: hayır satamam;
Başbakan: Neden satamıyorsun? Diye sormuş;
Kasap: Sizi gelecek diye tüm bıçaklarımızı topladılar,
Başbakan: Bıçak olmasa da olur, bana şu parçayı ver bakayım;
Kasap: Yine de satamam, demiş;
Başbakan: Yine ne oldu? Neden satmıyorsun?
Kasap: Çünkü ben kasap değilim, Silahlı Polis timinden bir askerim.
Başbakan sinirli bir şekilde: Git bana Polis Müdürünü çağır, demiş;
Kasap: O da karşıda balık satıyor; diye cevap vermiş... : )))